CHP İstanbul Milletvekili
Eren Erdem, katıldığı bir canlı yayın programında ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’a açılan davaya ilişkin dikkat çekici iddialarda bulundu.
ABD’nin Zarrab için yaptığı teknik takibe eski dört bakandan ziyade, mevcut kabineden de bakanların takıldığını belirten Erdem, “Teknik takibe 4 bakandan ziyade, kabindeki mevcut kişiler de takılmış, AKP’li bürokratlar da takılmış. Bu şunu gösteriyor, bu soruşturma bağlamında Reza Zarrab öyle ya da böyle konuşacak. Zarrab AKP’nin kara kutusudur ve şu anda AKP’nin kara kutusu ABD’de tutuklu. Geçen bir canlı yayında söylediğim gibi Zarrab, ABD’ye gitmeden önce İstanbul’da lüks bir restoranda 3 FBI mensubuyla görüştü. Belli bir anlaşmayla gitti zaten. FBI ve savcılık muhtemelen Zarrab’a dokunmayacağı yönünde güvence verdi. Şimdi iktidar cenahı diyor ki ‘Bizim Reza’yla ne alakamız var’. Reza Zarrab, İran’a yönelik ambargoların delinmesi bağlamında yargılanıyor. Şu husus çok önemli: Zarrab’ın Türkiye dışındaki para trafiğinin merkezinde de AKP var. Reza’nın Çin’de açtığı 7 şirkete Muammer Güler referans yani kefil oldu, bu alakasızlık? Reza’nın Türkiye vatandaşlığına geçirilmiş olması mı alakasızlık? Reza’nın yurtdışındaki tüm kirli ilişkilerinin ve kara para sirkülasyonunun merkezinde bu kişiler var. ABD’de Reza’yla birlikte aslında AKP de yargılanıyor ve Zarrab’ın suçunu itiraf etmesi bile bakanların suçlanması için yeterli.” dedi.
İçeride soruşturma başlamaması durumunda Türkiye’nin güvensiz ülke ilan edileceğini ifade eden Erdem, “Biliyorsunuz, Türkiye’de bir üretim ekonomisi yok; sıcak sermaye ve kara parayla ekonominin çarkları döndürülmeye çalışılıyor. Sarrab’ın olası bir suç itirafında, yabancı sermayeye muhtaç ve mahkum hale getirilen ülkemize ambargo uygulanır, kamu bankalarımız uluslararası kara listeye alınır. Bu durum ekonomik olarak geridöndürülemez bir krizin başlangıcı olur. Şu an tüm ekonomimiz Erdoğan’ın kişisel ilişkileri sonucu sıcak parayla idare ediliyor, üretim sıfır. Patatesi bile yurtdışından ithal ediyoruz. Rusya’yla, İran’la, komşularımızla ilişkilerimiz bitme noktasında. Turizm nedeniyle insanlar zararına otellerini satıyorlar. O çok güvendiğimiz Suudi kara parası ve Katar sermayesi, uluslararası sermayenin aleyhte alacağı bir kararla direkt olarak ülkemizden çekilir. Acilen ülkemizde bir soruşturma başlatılmalıdır diye boşuna uyarmıyoruz. Bir de şu hususun altını çizmek gerek: Mevcut iktidarla mücadele ederken asla ABD’nin bir yaptırımını esas alarak ve gölgesine sığınarak bu siyasi mücadele sergilenemez. Bazı muhalif çevrelerde ABD’nin yaptırımlarından medet uman bir yaklaşım görülüyor. Bizim tek derdimiz, ülkemizin bağımsız ve demokratik bir ülkeye dönüşmesi adına kamburlarından kurtulmasıdır.” dedi.
ERDEM: “ASIL SORUN AMBARGOYU DELMEK DEĞİL, KOLUNA 250 BİN LİRALIK SAAT TAKMAK!”Zarrab’la girilen ilişki sonucu siyasilerin zenginleştiğini vurgulayan Erdem, “Bu davada bizi ilgilendiren, ambargonun tanınıp tanınmaması değil. Ambargo döneminde İran’la en yüksek ticari hacimde iş yapan Almanya’ydı. Bir ambargoya uymamanın elbette uluslararası sözleşmelere aykırılığı söz konusu, ancak burada mesele o ambargonun tanınmayışıyla beraber, o dönemde rüşvet ve kişisel nemalanma yoluyla haksız kazanç sağlayarak rant elde edilmesidir. Ambargoyu delmek değil, koluna 250 bin liralık saat takmak asıl mesele. Bir devlet siyasi stratejisi gereği ambargoların dışında hareket edebilir –ki aslında uluslararası anlaşmalar gereği etmemelidir– ama ambargoların dışına kişisel olarak zenginleşmek için çıkamaz. Reza’nın vatandaşlığa geçişi ve Reza’nın yanındaki korumanın tahsisi kadar ayrıcalıklı bir kişiliğe dönüşmesinin sebebi, Reza’nın siyasileri fazlasıyla zengin etmiş olmasıdır, ambargo değil. Bizi ilgilendiren en önemli kısım ise ABD’deki yargılamanın Türkiye’ye olumsuz etkileridir. Eğer zerre kadar haysiyet, vicdan ve onuru olan bir Cumhuriyet Savcısı varsa, cumhuriyeti müdafaa etmek adına ivedilikle harekete geçmelidir. ABD’de yargılama devam ederken, Türkiye’nin bir hedef haline getirilmemesi için Reza’yla işbirliği yapanların yargılanması gerekir.” dedi.
ERDEM: “BEŞİNCİ DALTONU MERAK EDENLERE SÖYLÜYORUM: 5. DALTON EFKAN ALA’DIR!”Sadece eski bakanların değil, mevcut bakanların da suçu sürdürdüğünü ifade eden Erdem, “Reza Zarrab’ın mahkemede isim vermesine gerek yok, ‘ben yaptım’ diyerek suçu itiraf etmesi bakanların suçlanması için yeterli. Erdoğan Bayraktar bu süreçte aklandığını ve talimatla iş yaptığını belirtti. Kendisinin başbakanın talimatlarını Anayasanın sınırlarını aştığı halde esas alması, onun Başbakana sadakatini gösterir. Anayasayı esas almak yerine suç olduğu halde başbakanı esas aldığı içinAnayasaya karşı suçlar bağlamında müebbetle yargılanmalıdır. Başbakan değil kim olursa olsun, Anayasanın sınırları içinde hakeret etmeniz gerekiyor. Talimatla Anayasayı ilga etmek terör fiilinden farksızdır. Geçtiğimiz günlerde ‘5 tane dalton için 78 milyon insanın ciddi riskle karşılaştığından’ bahsetmiştim. Herkes 5. Daltonun kim olduğunu sordu. Muammer Güler’in Reza’ya sağladığı imtiyaz, Efkan Ala’nın bakanlığı sürecinde de devam etti, korumalar yine tahsis edildi. 5. Dalton Efkan Ala’dır. İktidar partisi yeni bakanlardan daha çok korksun.” dedi.
ERDEM: “CUMHURBAŞKANI REZA’YI TUTUKLAYAN POLİSLERDEN ÖZÜR DİLEYECEK!”Türkiye’nin zarar görmemesi için hemen yargılama yapılması gerektiğini belirten Erdem, “Ben tekzibi olmayan bir gazetecilikten geliyorum, maalesef öngörülerimin çoğu gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Reza’yı tutuklayan polislerden bir gün özür dilecek. Şu an 5 daltonu korumayı, 78 milyonu korumaktan daha evla görüyor. İran mesela asıl ambargodan kurtulmak isteyen merkezken, Zencani’yi gözü kapalı çizdi. Bu kişiler geçmişte İran’ın ekonomik sistemi adına kullandığı adamlardı, sistem değişince küresel ekonomiye kapılarını açan İran, bunlara yer olmadığı için tasfiye etti.
ERDEM: “AKP DOKUNULMAZLIK KONUSUYLA ŞARK KURNAZLIĞI YAPIYOR”Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunun istismara açık olduğunu belirten Erdem, “Türkiye’nin başında bir çift başlılık lafzı tutturulmuş gidiyor, sanki başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer. Şu an aynı ideolojik kökenden gelen iki kişi ülkenin başında, peki o zaman sorun ne? Sorun, birilerinin ‘ben parlamenter sistemin benim meşruiyet alanımı sorgulayabilecek bir rejim olduğunu düşünüyorum, bizim kapalı sisteme geçmemiz gerekiyor, kapalı ekonomi, kapalı yargı, tıpkı Brunei kralı gibi olurum’ hesabıdır. Bunlar parlamenter sistemi tasfiyeye dönük yaklaşıma giriyorlar. Dokunulmazlıkları kaldıralım meselesi, bütün dokunulmazlıkları sınırlamak olarak hesaplanıyor. Yanlışlık olmasın, AKP dokunulmazlıkları kaldırılmıyor, sadece halihazırdaki fezlekeleri bir seferliğine işleme sokmak istiyor. Zaten yargı ellerinde ve vekillerinin dosyasına takipsizlik verileceğini biliyorlar. Ama muhalefet vekillerine sürekli yeni davalar açılıyor. Sadece benim Cumhurbaşkanına hakaretten 2 fezlekem var ve 14 aydan başlıyor cezası. Benim durumumda olan en az 150 vekil var. Yargı inanılmaz taraflı bir durumda. Geçtiğimiz gün ‘Lale Devri sarayları’ dediğim için Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. AKP ‘550 vekilin dokunulmazlığını kaldıralım’ dese biz zaten varız, hukuk önünde eşit olmayı savunuyoruz. Ancak yargı onların elinde olmasına rağmen bunu kabul etmiyorlar, onun yerine mevcut fezleke üzerinden işlem yapılsın deniyor. Dokunulmazlık üzerinden AKP, toplumsal muhalefeti hedef alıyor. Biz, CHP olarak, hesap vermekten hiçbir şekilde korkmuyoruz.” dedi.
ERDEM: “NEREDE HUKUKSUZLUK VE HAYDUTLUK VARSA BİZ ORADA OLACAĞIZ”Programda CHP’de bazı isimlerin TV kanallarına kayyum atanmasına karşı çıkan vekillere yönelik açıklamasına değinen Erdem, “Bu hukuksuzluk kime yapılırsa biz onun yanındayız dedik. Yanlışın karşısında olmak erdemli olmaktır. Ergenekon ve Balyoz Davası gibi davalarda sorunlar yaşamış olan, belli hassasiyetleri olan vekil arkadaşlarımızın açıklamalarını anlayışla karşılıyorum. Zaten ikili mülahazalarda sık sık konuşuyoruz. Cemaate yönelik cemaatin kendisinin de özeleştirileri oldu, bizim de zamanında yaşanmış mağduriyetlere karşı sert eleştirilerimiz oldu. Ancak bugün muhalefetin elinde hiçbir TV kanalı, medya organı kalmadı neredeyse. Kayyım atamalarıyla yapılan şey haydutluktu, hukuksuzluktu, Anayasanın gaspıydı. Geçmişin bagajlarından kurtulmamız lazım, dün Ergenekon için ‘ben bu davanın savcısıyım’ diyenler, bugün de toplumsal muhalefeti yok etmeyi amaçlayan siyasetin odak noktası. Yarın Cumhuriyet’in, Sözcü’nün de başına kayyım gelebilir. Hürriyet’in de başına da gelecek dedik ama gerek kalmadı, Aydın Doğan’a dava açıldı zaten. Şimdi Hürriyet objektif haber yapıyor diyebiliyor muyuz? Biz Hürriyet’ten muhalif haber yapmasını beklemiyoruz, objektif haber yapsın yeter. Ama şurada açık bir gerçeklik var. Hürriyet’te Davutoğlu’nun olduğu kadar Kılıçdaroğlu haber oluyor mu? AKP’li vekillerin haber olduğu kadar muhalefet partilerin vekilleri haber oluyor mu? Biz ne olursa olsun, mağdurun yanında yer almalıyız.” görüşlerini ifade etti.