Mayıs 2016 - WebKafem - Genel BLOG
Yeni Yazılar
Yükleniyor...

24 Mayıs 2016 Salı

Komut İstemcisi Nedir? Komut İstemcisi Açma ve Komut İstemcisi Kodları

Komut istemcisi, işletim sistemlerinde arayüz haricinde işlemlerin gerçekleştirildiği ve tüm ana komutların işlenebildiği bir pencere ekranıdır. Bu ekrana girilen komutlarla bilgisayarı kontrol etmek, istenen herhangi bir ileri seviye işlemi tamamlamak mümkündür.

Komut İstemcisi Açma

Windows bilgisayarlarda komut istemcisini açmak için benzer fakat farklı adımları takip etmeniz gerekir. Aşağıdaki Windows sürümlerinden kendi kullandığınız sürümü bularak komut istemcisine nasıl ulaşmanız gerektiğini öğrenebilirsiniz;
Windows 10 Komut İstemcisini Açma
  1. Başlat menüsüne tıklayın.
  2. CMD yazın ve Enter’a basın.
İpucu: Windows 7 ve Vista gibi bazı sürümlerde çalışan komutlar Windows 10’da yetki izinleri nedeniyle çalışmayabilir. Böyle bir durumda CMD yazdığınızda doğrudan Enter’a basmak yerine Komut İstemcisi’ne sağ tıklayarak “Yönetici Olarak Çalıştır” seçeneğini kullanmanız gerekebilir.
Windows 8 Komut İşlemcisi Açma
  1. Başlangıç ekranına giriş yapın.
  2. CMD yazın ve Enter’a basın
Yada
  1. Fare imlecini ekranın alt sol kısmına getirip sağ tık yapın veya Windows + X tuşuna basın.
Windows 7 ve Vista Komut İşlemcisi Açma
  1. Başlat’a tıklayın.
  2. CMD yazın ve Enter’a basın.
Windows XP, 2000 ve Windows NT’de Komut İstemcisi Açma
  1. Başlat’a tıklayın.
  2. Çalıştır’a girin.
  3. Cmd veya command yazıp, Enter’a tıklayın.

Komut İstemcisi Kodları

Komut istemcisi kodları, komut istemcisine girişi yapılmak suretiyle çalıştırılan kod dizileridir. Komut istemcisinde kodların kullanılarak bilgisayar kullandığımız dönemler henüz o kadar da eski sayılmaz. Eskiden bilgisayarların grafik arayüzü ve bir mouse’u yoktu. Bu dönemler içerisinde bir bilgisayar içerisindeki tüm işlemler bir klavye ve komut istemcisi kodlarıyla gerçekleştirildi. Şimdiyse grafik arayüzüyle her türlü işlevi halledebildiğimiz için artık kodlara daha nadir ihtiyaç duyuyoruz.
Esasen bu kodlar ile yapabileceğimiz her şeyi artık grafik arayüzüyle de neredeyse yapabiliyoruz. Yine de komut istemcisinde hangi kodları kullanacağınızı öğrenmek istiyorsanız Microsoft ve popüler programlama bloglarında yayınlanan dağınık komutları kullanabilirsiniz. Tam olarak düzenli şekilde bu kodların nasıl kullanıldığını anlatan kaynak ise henüz bulumuyor.


19 Mayıs 2016 Perşembe

Facebook'a canlı yayın özelliği


Sosyal medya uygulaması Facebook, yakın zamanda kullanıma sunulan canlı yayın özelliği ile tüm dünyayı görebileceksiniz.

Facebook'un bir süredir kullanımda olan özelliğpi Facebook Live ile kullanıcılar Periscope'ta olduğu gibi takipçileriyle canlı yayında görüntülerini paylaşabiliyor. Dün akşam ise, kısa sürede hızla kullanımı yaygınlaşan Facebook Live'i daha da ileri bir boyuta taşıyacak yeni bir özellik yayınlandı. Haritaya girdiğiniz anda mavi noktaları göreceksiniz. Dünya genelinde görülebilen noktaların üzerine fare imlecini getirdiğiniz anda yapılan yayını ve hatta yayını kaç kişinin takip ettiğini görebiliyorsunuz.

EURO 2016’da terörist saldırı uyarısı


Almanya Federal Kriminal Dairesi, bu yıl Fransa’da gerçekleştirilecek 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda (EURO 2016) takımlara ve etkinliklere dönük bireysel terör saldırıları olabileceği uyarısında bulundu.

Üç hafta sonra Fransa’da başlayacak olan Avrupa Futbol Şampiyonası için terör uyarısı yapıldı. Almanya Federal Kriminal Dairesi, 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda (EURO 2016) bireysel terör saldırıların olabileceği konusunda ikazda bulundu. Almanya Federal Kriminal (BKA) Dairesi tarafından yapılan açıklamada, 13 Kasım’da Paris’te girişilen bireysel saldırı şeklinin Avrupa Futbol Şampiyonası sürecinde de olma ihtimali üzerinde durulduğu belirtildi. Saldırıların takımlara ve şampiyonanın yapıldığı etkinliklere dönük olması üzerinde emniyet güçlerinin yoğunlaşacağı belirtildi. 10 Haziran’da açılış maçı olan Fransa-Romanya maçının hedef alınacağı istihbaratlarının bulunduğu belirtildi.

BKA Başkan Yardımcısı Peter Henzler, olası saldırıların bireysel eylem şeklinde olması konusunda istihbaratlarının olduğunu belirtirken, UEFA’nın Risk Durum Raporu'nda DAEŞ’e bağlı eylemciler için turnuvanın önemli bir platform oluşturduğuna değindi. Özellikle Avrupalı futbol takımları kadar taraftarlara yönelik saldırılar olabileceği dikkate alınarak hareket edileceği bildirildi.

Ergen, Nusaybin ziyaretini eleştirenlere cevap verdi


Nusaybin'deki operasyonda görevli askerleri ziyaret eden Gülben Ergen'den, kendisini eleştirenlere çok sert cevap verdi.

Nusaybin'deki operasyonda görevli askerleri ziyaret eden Gülben Ergen bazı kesimlerden tepki ve tehdit aldığını söyleyerek eleştirilere Twitter'dan cevap verdi.

İŞTE O ÇOK SERT CEVAP!


Çin’in ardından bal üretiminde dünyada ikincisiyiz


Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, arıcılığın Türkiye’de dev bir sektör haline geldiğini bildirerek, “Çin’in ardından bal üretiminde dünyada ikinciyiz. Toplam 84 bine yakın işletme, 7,7 milyonu aşkın kovanda 107 bin 665 t

Bayraktar, 20 Mayıs Dünya Arı Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, bal arılarının bitkiden bitkiye konarak yaptığı tozlaşma ile ekosistemin devamlılığını sağladığını, arılar olmadan ekosistemin olamayacağını belirtti. Ülkemizde arıcılığın çok fazla sermayeye, tarım arazisine gerek duymadan yapılabilecek, genç çiftçilerle kadın çiftçilerimizin yanı sıra, köylerimizde kalan yaşlı nüfusun da uğraşı alanı olabilecek bir faaliyet alanı olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Son yıllarda önlenemeyen kırsaldan kente göçü önleyecek faaliyetler içinde arıcılık da bulunmaktadır. Arıcılığa yapılan yatırımların diğerlerinden farklı bir özelliği de yatırım tutarı düşük kalması ve yatırım için gerekli tüm ekipmanların yurt içinden karşılanabiliyor olmasıdır. Bundan dolayı, arıcılıkta dışa bağımlılık bulunmamaktadır. Arıcılık aynı zamanda insanımıza bal, polen gibi sağlıklı ürünler sağlayan bunun yanı sıra ihracatta da önemli getirisi olabilecek potansiyeli bulunan bir faaliyettir. Ülkemiz doğal yapı ve nektar kaynakları bakımından çok zengindir. Büyük bir arıcılık potansiyeline sahiptir. Ülkemizin topoğrafik yapısından kaynaklanan farklı yükseltilerin bulunması, değişik iklim bölgelerine sahip olması, sanayi ve yerleşim yerlerinde uzak, kimyasal ilaç ve gübre kullanımının olmadığı işlenmeyen tarım alanlarının, mera ve çayırlıkların fazlalığı Türkiye’ye arıcılık bakımından büyük avantajlar sağlamaktadır. Türkiye, bitki çeşitliği bakımından da çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Çeşitlilik içinde arıcılık açısından önem arz eden bir diğer olay da ülkemiz bitki örtüsünde, yalnızca belirli bölgede yetişebilen, yöreye özgü, endemik bitkilerin oranının yüzde 30’un üzerinde olmasıdır.”

“İHRACAT POTANSİYELİN ÇOK ALTINDA”
Ülkemizde arıcılıkla uğraşan işletme sayısının 83 bin 467 olduğunu, 2015 verilerine göre 7 milyon 709 bin 636 kovanda 107 bin 665 ton bal üretildiğini belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Türkiye’nin arıcılığa her yönden uygun olması arıcılığın gelişimini olumlu yönde etkilemiş, 2000-2015 döneminde kovan sayısı 4,3 milyondan 7,7 milyona, bal üretimi ise 61 bin tondan 108 bin tona yükselmiştir. Buna karşın hala kovan başına bal verimi ortalama 14,3 kilogramla düşük kalmaktadır. Çin’de bu rakamın 47,7 kilogram olduğu düşünüldüğünde ülkemiz verimindeki yetersizlik net olarak görülmektedir. Bu kadar büyük üretimimize rağmen bal ihracatımızın 7 bin tonda kalması potansiyelimize göre çok azdır. Dünya bal üretimi 1,7 milyon tona yaklaşan bal üretiminin yüzde 27,1’ini Çin üretiyor. Türkiye, Çin’in ardından yüzde 5,7 ile ikinci sırada buluyor.”

İLLER ARASINDA ORDU BİRİNCİ, MUĞLA İKİNCİ, ADANA ÜÇÜNCÜ SIRADA
İller arasında bal üretiminde ilk sırayı Ordu'nun aldığını söyleyen Bayraktar, “İller arasında bal üretiminde ilk sırayı 16 bin 601 tonla Ordu alırken, Muğla 15 bin 206 tonla ikinci, Adana 9 bin 763 tonla üçüncü, Aydın 4 bin 7 tonla dördüncü, Mersin 3 bin 493 tonla beşinci, Sivas 3 bin 327 tonla altıncı, Balıkesir 3 bin 213 tonla yedinci, Antalya 2 bin 947 tonla sekizinci, İzmir 2 bin 810 tonla dokuzuncu, Van 2 bin 113 tonla onuncu sırada bulunuyor. Toplam bal üretiminin yüzde 38,6’sı Ordu, Muğla ve Adana’da üretildi. Ülkemizde çoğunlukla gezginci olarak yapılan arıcılıkta, arıcılarımızın büyük bir kısmı arılarını Akdeniz ve Ege bölgelerinde kışlatmakta, ardından Mayıs ayında İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya götürmektedirler. Arıcılarımızın bir kısım çiçek balı için Sivas, Erzurum, Muş, Bingöl ve Bitlis’e, ayçiçeği balı için Trakya ve Ege Bölgelerine gitmektedirler” dedi.

Ülkemizde bakir denilebilecek uygun floraların bulunmasının organik bal üretimi için de büyük avantajlar sağladığını vurgulayan Bayraktar, “Kimyasal katkı maddelerinden ve şeker katkısından uzak, tarımsal ilaçlama ve kimyasal gübrelemenin yapılmadığı ortam zorunluluğu şartı, ülkemizin pek çok yöresinde organik bal üretiminin yapılabileceğini göstermektedir” dedi.

SORUNLAR VE YAPILMASI GEREKENLER
Bu olumlu göstergelere rağmen arıcılığın eğitim, pazarlama, örgütlenme, damızlık, kalite kontrol başta olmak üzere sorunları bulunduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Arı üreticilerinin birlikler yada kooperatifler şeklinde gelişmiş ülkeler seviyesinde örgütlenememesi ve mevcut örgütlerin de yeterince güçlü olmaması pazarlamada soruna neden olmaktadır. Üretilen balların arıların nektar aldığı bitkiye göre sınıflandırılmaması, belli bir standardının olmaması, hastalık ve zararlılara karşı bilinçsizce ilaç kullanımının balda kalıntıya neden olması, merdiven altı üretilen sahte balların denetimlerinin tam anlamıyla yapılamaması, kaçak bal girişlerinin önlenememesi sorunlardan bazılarıdır. Arıcıların, ürettiği balın yanı sıra katma değer sağlayan polen, arı sütü, propolis gibi diğer ürünlerin de üretebilmesi için teşvik edilmesi, arıcılar modern arıcılık konusunda eğitilmesi, yeni arıcılığa başlayanlar için kurslar açılması, genç çiftçilerin desteklenmesi, bal, polen, propolis, arı sütü, tüketiminin yaygınlaştırılması için tüketicilere yönelik çalışmaların yapılması, bölge şartlarına uygun ana arıların üretilerek arıcılara dağıtımının sağlanması, organik bal üretiminin artırılması için üreticiyi teşvik edecek tedbirlerin getirilmesi, kovanlarda standartlaşmanın sağlanması için gereken çalışmaların yapılması gerekiyor.”

Feyzioğlu'ndan MHP açıklaması!


TÜRKİYE Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, MHP’nin kongre süreciyle ilgili olarak, "Kamu yararı bu dosyanın öncelikli görülmesini emrediyor.

Bunda hiçbir tartışma yok. Dosya dediğiniz üç sayfalık bir karar, gerçekten üç sayfalık bir karar. Bunun dışında da çok da incelenecek bir tarafı yok, sayıları karşılaştıracak. Kararı verecek" dedi.

Tosya ve Gemerek’teki mahkemelerin verdiği kararları da değerlendiren Feyzioğlu, "Onlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na aykırı. Bir dava açıldıysa eğer, yürümekte ise davanın açıldığı mahkeme dışındaki mahkemelerin tedbir kararı vermesi mümkün değil, dolayısıyla orada yanlışlık var. Yargıtay’ın burada bir an önce bu kararı vermesi lazım. Aslında Kurultaya götürecek çağrı heyetinin kurultay için verdiği tarihten önce bu kararı Yargıtay’ın vermesi gerekirdi" dedi. TBB Başkanı Feyzioğlu sözlerine şöyle devam etti: "O heyet bir oteli adres göstermiş gün belirtmemiş, yer belirtmemiş gelen gelir orada toplanılır. Ondan sonra denir ki onu saymıyoruz. Ama bir otele girmeyi, toplanmayı Valilik kararı ile yasaklamak doğru değil, orada yapılan kongreyi saymıyoruz denir. Tüzük değişimi denir. Bunların her birinin hukuk içerisinde yolları var. Yargıtay Başsavcılığına gönderecekler zaten tüzüğü, Başsavcılık o zaman diyebilir ki yok hayır bu kurultay toplanmaması lazım.

Dolayısıyla toplanan bir kurultay değil, bir topluluktur. Ve aldığı kararda da tüzüğü değiştirmemiş veya değiştirmiş der. Ama buraya Valiliğin ve Bakanlığın müdahil olması yargıya güvenin biraz daha sorgulanmasına sebebiyet verdi. Tabi bütün bunların başında da maalesef Yargıtay’ın bu işi geciktirmesi var. Yargıtay’ın olumlu ya da olumsuz bir karar vermesi gerekirken uzatması, tedirginliğe ve sorulara yol açıyor."

Araçlara ‘yapışkan’ yüzey teknolojisi


Teknoloji devi Google, trafik kazalarında hasarı azaltmak için ‘yapışkan’ yüzey patentini aldı.

Araçların tamponu ve kaputuna uygulanan yapışkan yüzeye yayanın yapışıp, darbenin etkisiyle başka araçlara veya nesnelere çarpmaması amaçlanıyor.

Patent başvurusundaki açıklamada "Amaç aracın ön tarafındaki yapışkan yüzeyin kaza anında harekete geçerek yayayı araca yapıştırması” deniyor.

Patent, Google’ın sürücüsüz arabalarının yayalara çarpma olasılığı düşünülerek alındı.

Açıklamada ayrıca "Kaza anında yapışkan yüzeyin harekete geçmesi sayesinde yayanının fırlaması engellenir ve sürücü (ya da sürücüsüz araç) fren yapana dek durumu kontrol altına alır ve yayanın güvenliği sağlanır. Bu sayede hem araba hem de yayanın ani hareket etmesi önlenebilir" yazıyor.

Patent öncelikle sürücüsüz arabalara yönelik tasarlandı. Fakat yapışkan yüzeyin herhangi bir araçta da kullanılabileceği belirtiliyor.

'Varolan Teknolojiler Yetersiz'

Otomotiv firmaları uzun süredir yayaları korumaya yönelik önlemler geliştiriyor.

Citroen ve Jaguar kaza halinde arabanın kaputunu 6,5 cm yükselten ve kaput ile motor arasında yumuşatıcı etki yaratan bir cihaz üretmişti.

Land Rover ve Volvo da kaza anında arabanın dışına çıkan hava yastıkları icat etmişlerdi.

Fakat patent başvurusunda "Şu anda arabalarda kullanılan teknolojilerin yayanın yaşayabileceği ikinci bir darbeyi göz önünde bulundurmadığı" ifadesi yer alıyor.

Google’ın yapışkan tabaka teknolojisini sürücüsüz arabalarına uygulayıp uygulamayacağı henüz belli değil.

Süpermikroplar 'her 3 saniyede 1 kişiyi öldürecek'


Küresel ölçekte yapılan 'Antimikrobiyal Direnç Araştırması, antibiyotiklere karşı dirençli bakterilerin (superbug) etkileriyle ilgili kötümser sonuçlara ulaştı.

Araştırmaya göre, hemen adım atılmazsa 2050 yılında antibiyotiklere karşı dirençli bakteriler dakikada 20 kişinin ölümüne neden olabilir.

Raporda, ilaçlara tepki göstermeyen enfeksiyonlarla mücadelenin "hızla kaybedilen bir savaş" olduğu belirtiliyor ve "bu durum, terör kadar büyük bir tehlike oluşturuyor" deniyor.

Araştırmanın başladığı Haziran 2014'ten bu yana yaklaşık 1 milyon kişi, çeşitli enfeksiyonlar nedeniyle hayatını kaybetti.

Ekonomiye 100 trilyon dolar ek yük

Araştırmacılar 2050 yılına gelindiğinde yılda ortalama 10 milyon kişinin antibiyotiklere dirençli enfeksiyonlar nedeniyle yaşamını yitireceğini tahmin ediyor.

İlaca dirençli bakterilerin dünya ekonomisine de 100 trilyon dolar ek yük getirmesi bekleniyor.
Raporda şu öneriler sıralanıyor:

Acilen bir küresel farkındalık kampanyası başlatılmalı

Araştırmalar için 2 milyon dolarlık bir küresel fon oluşturulmalı

Enfeksiyonların yayılmasını engellemek için temiz su ve sağlık hizmetlerine erişim artırılmalı

Tarım ve hayvancılıkta, faydalı olmayan antibiyotiklerin, özellikle insan sağlığına zararlı olanların kullanımı azaltılmalı ya da yasaklanmalı

Yeni antibiyotik bulan şirketlere 1 milyar dolar ödül verilmeli

İlaçlar yerine aşı kullanımı teşvik edilmeli

Rapor tıp dünyasında ses getirse de, araştırmanın kesin tahminlerde bulunmak için yetersiz olduğunu düşünenler de var.

Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü'nden (Médecins Sans Frontières) Dr Grania Brigden,"Bu rapor ilaç piyasasının bu bakterilere karşı ne kadar başarısız olduğunu göstermek adına güzel bir ilk adım, ama özellikle mevcut ürünlere erişimi anlamak için yetersiz" diyor.

Papa Francesco, işçileri sömürenleri "kan emiciler" olarak tanımladı


Kapitalizme yönelik eleştirileri nedeniyle zaman zaman "komünist" yakıştırması yapılan Papa Francesco, bu kez de işçileri sömürenleri "kan emiciler" olarak tanımladı.

Seleflerinin aksine Papalık Sarayı'nda değil, Vatikan'daki mütevazi Santa Marta Konukevi'nde ikamet eden Papa Francesco, burada yaptığı sabah ayininde işçilerin adaletsiz şartlarda çalıştırılarak sömürülmesinin "ölümcül bir günah" teşkil ettiğini söyledi.

Papa, sigortasız, emeklilik katkısı olmaksızın, geçici sözleşmelerle ya da kayıtsız işçi çalıştıranları, işçilerin emeğini sömürerek zengin olanları "kan emicilikle" suçladı.

Vatikan Radyosu'nun aktardığı ayinde Papa, İtalya'da da yaygın olarak uygulanan süreli sözleşmelere atıfla şu ifadeleri kullandı:

"Tüm dünyada aynı şey yaşanıyor ama bugün, buradaki durumu düşünelim. 'Çalışmak istiyorum'. 'Tamam'. Sana bir sözleşme yapıyorlar. Eylül'den Haziran'a kadar. Emeklilik şansı yok, sağlık sigortası yok... Haziran'da sözleşme askıya alınıyor, Temmuz ve Ağustos'ta havayla besleneceksin. Eylül'de yeniden işe alıyorlar. Bunu yapanlar gerçek kan emicilerdir, çalıştırarak köle haline getirdikleri insanların çekilen kanıyla yaşıyorlar."

'Kölelik şehirlerimizde'

Papa Francesco, genç bir kadının kendisine anlattığı tecrübesini de örnek vererek şöyle devam etti:
"Günde 11 saat çalışarak, kayıtsız şekilde 650 euro kazanacağı bir iş bulmuş. Kıza demişler ki: 'İster kabul et, ister etme. Kabul edecek başkaları var, arkanda sırada bekleyenler var'.

"Bu zenginler, zenginlik içinde yağ bağlıyor. İnsanların sömürülmesi bugün gerçek bir kölelik sistemi teşkil ediyor. Biz artık köleliğin kalmadığını düşünüyorduk, ama hala var. Fakat artık Afrika'dan aldıkları köleleri Amerika'da satmıyorlar. Kölelik bizim şehirlerimizde."

Papa, insan kaçakçılarının yalnızca seks işçileri ve çocuk ticareti yapmadığını, işçilerin ve fakirlerin sömürülmesinin de "medeni insan ticareti" olduğunu söyledi.

'Komünist değilim'

Papalık ismi olarak, zenginliğe sırt çevirerek fakir bir yaşam seçen ve muhtaçlara yardım etmesiyle bilinen İtalyan Aziz Francesco'nun ismini seçen Papa Francesco, bu seçimini şu sözlerle açıklamıştı:

"Neden mi Francesco adını aldım? Çünkü o, fakirliğin ete kemiğe bürünmüş haliydi. Ben fakirler için fakir bir kilise istiyorum".

Papa, lüks içinde yaşayan Katolik Kilisesi'ne bağlı din adamlarını da "yükselme heveslileri, para düşkünleri" diye eleştirmiş ve "İnançlı biri, fakirlikten ve evsizlerden bahsedip de firavun gibi bir hayat yaşayamaz" demişti.

Papa Francesco geçen yıl yayımladığı "Laudato Si'" isimli genelgesinde de ekonomik ve toplumsal adaletsizlik eleştirisinde bulunmuştu.

Papa geçen Temmuz ayında ziyaret ettiği Bolivya'da da "Bu sistem artık işlemiyor. Ekonomi insanların hizmetinde olmalı. Gelirlerin eşit dağılımı ahlaki bir görevdir" diyerek "değişim" çağrısı yapmıştı.

Bu yöndeki açıklamaları Papa'nın bazı çevrelerce "komünist" olarak anılmasına da neden oluyor. Papa Francesco ise "Komünist değilim, fakirleri sevmek İncil'in öğretisidir" diyor.

ILO: Avrupa'da yoksulluk arttı

Papa Francesco'nun bugünkü sözleri, Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından dün yayımlanan ve Avrupa'da fakirliğin arttığını gösteren raporun ardından geldi.

ILO'nun 'Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm 2016' raporuna göre gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 2 milyar, gelişmiş ülkelerde ise 300 milyon kişi fakirlik sınırının altında yaşıyor.

Çin ve bazı Latin Amerika ülkelerinde fakirlikle mücadelede önemli ilerlemeler kaydedilse de Afrika'da ve Asya'nın bazı bölgelerinde fakirlik oranı çok yüksek. Başta Avrupa olmak üzere, gelişmiş ülkelerde de göreli yoksulluk oranında artış görülüyor.

Raporda, gelişmekte olan ülkelerde orta ve aşırı derecede yoksulların neredeyse üçte birinin çalışmakta olduğu belirtilirken, ancak kimi zaman ücretsiz çalıştıkları ve sosyal güvencelerinin olmadığı da vurgulanıyor.
ILO raporunda, "Doğal kaynak zenginliğinin adaletsiz transferi, düşük verimlilik artışı ve dünya fakirlerinin yaklaşık 3'te 2'sinin çalıştığı tarım sektörüne ilgi yetersizliğini içeren büyüme modelleri, zenginle fakir arasındaki gelir uçurumunun genişlemesine ve yoksulluğun görülme sıklığının yayılmasına neden oluyor" ifadelerine yer veriliyor.

ILO, 2030'a kadar orta ve aşırı derecede yoksulluğun ortadan kaldırılması için 10 trilyon doara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Bunun için de öncelikle "hak temelli" bir yaklaşım geliştirilmesi ve uluslararası çalışma standartlarının uygulanması gerektiği vurgulanıyor.

Raporda, "Bu raporun başlıca bulgusu, insana yakışır iş koşullarının yoksulluğu yok etmek için gerekli bir önkoşul olduğudur" deniliyor.

Paris-Kahire seferini yapan uçağın düşme nedeni terör saldırısı mı?


Mısır Havacılık Bakanı Şerif Fathi, Paris-Kahire seferini yaparken Akdeniz'de düşen Mısır Havayolları'na (EgyptAir) ait yolcu uçağının"terör saldırısı sonucu düşme ihtimalinin, teknik bir arıza nedeniyle düşme ihtimalinden daha yüksek" olduğunu söyledi.

Fathi, düzenlediği basın toplantısında, varsayımlara girmek istemediğini ancak, teknik arıza ihtimaline ağırlık verilmesinin doğru olmadığını belirtti.

Bu arada, düşen uçağın enkazını arayan bir Yunan fırkateyni, Girit adasının 230 mil güneyinde uçağa ait olabilecek iki büyük yüzen nesne buldu.

Kırmızı-beyaz renklerde plastik parçaların, uçağın telsiz cihazından sinyal alınan son noktaya yakın bir yerde bulunduğu belirtildi.

Uçak, Yunan hava sahasını terk ettikten kısa bir süre sonra ve Mısır hava sahasına girdikten birkaç dakika sonra radar ekranlarından kaybolmuştu.

Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos, uçağın düşmeden önce sağa sola ani ve keskin dönüşler yaptığını söyledi.

Kammenos, Airbus A320 tipi yolcu uçağının, 90 derece sola ve 90 derece sağa döndüğünü ve 6 bin 700 metreden yüksek bir konumdan düşüp radardan kaybolduğunu ifade etti.

İngiliz pilot: Uçuş koşulları mükemmeldi

Mısır Havayolu uçağı ile neredeyse aynı zamanlarda aynı güzergahta uçtuğunu söyleyen İngiliz Pilot Alan Carter, "Hava mükemmeldi. Ben Milan'dan Cidde'ye giden bir Boeing 747 uçağının kaptanıydım. Biz 39 bin feet irtifada uçuyorduk, onlar ise 37 bin feetteydi. Tüm hava trafiği de normal işliyordu." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı François Hollande da, Elize Sarayı'nda yaptığı konuşmada Airbus A320 tipi yolcu uçağın düştüğünü ifade edip nasıl düştüğüne ilişkin ise henüz teyit edilen bir bilgi olmadığını söylemişti.

Hollande, "Şu aşamada, ailelerle dayanışmaya öncelik vermeliyiz (...) Bir kaza veya değil, aklımızda terör ihtimali de var" dedi.

Airbus A320 tipi yolcu uçağıyla irtibat, Yunan hava sahasından çıktıktan kısa bir süre sonra Kahire saatiyle 02.45'te kesildi.

MS804 sefer sayılı uçakta, üçü çocuk 56 yolcu, yedi mürettebat ve üç güvenlik görevlisi vardı.
Airbus da 13 yaşındaki uçağın kaybolduğunu doğruladı. Uçak dün gece 23:05'te Fransa'nın başkenti Paris'teki Charles de Gaulle Havalimanı'ndan havalanmıştı ve Mısır saatiyle 03.15'te Kahire'ye inmesi bekleniyordu.

Uçağın nasıl radardan kaybolduğuyla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı ama Yunan ve Mısır basınına konuşan yetkililer, "Uçağın Akdeniz'de Girit adası açıklarında düştüğünü" söylüyor.

Yunan Sivil Havacılık Birimi Müdürü Kostas Lintzerakos, Yunan Antenna televizyonuna açıklamasında, hava trafik kontrolörlerinin son uçak Kea adası semalarındayken pilotla kurdukları son iletişimde, 'pilotun herhangi bir sorundan bahsetmediğini' söyledi.

Lintzerakos, uçak Yunan hava sahasını terk ettiğinde yetkililerin pilotla tekrar iletişime geçmeye çalıştığını ancak pilotun yanıt vermediğini ifade etti.

Uçağın Mısır hava sahasının yaklaşık 16 km içinde, 11 bin 500 metre yükseklikte radardan kaybolduğu belirtiliyor. Uçakla son irtibat da kaybolmadan 10 dakika önce kuruldu.

İmdat sinyali verildi mi?

Kaybolmadan önce ise uçaktan imdat sinyali verilip verilmediğine dair ise çelişkili haberler geldi.
Mısır'ın resmi gazetesi al Ahram'ın EgyptAir açıklamasına dayandırdığı haberde, Mısır ordusunun arama kurtarma ekiplerinin uçaktan yerel saatle 04.26'da, kaybolmadan yaklaşık iki saat önce imdat çağrısı aldıklarını belirtirken Mısır ordusu ise herhangi bir imdat sinyalinin alınmadığını duyurdu.

EgyptAir Tönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmed Abdül de, uçağın havalanmasından önce de herhangi bir sorunun rapor edilmediğini belirtti.

Fransa Başbakanı Manuel Valls, uçağın akıbeti konusunda her seçeneğin masada olduğunu ifade etti ve "Bu aşamada hiçbir teoriyi gözardı edemeyiz. Mısır'da hem askeri yetkililerle hem de hükümet temsilcileriyle temas halindeyiz" dedi.

Mısır devlet televizyonunun Kahire Havaalanı'ndan bildiren muhabirinin aktardığına göre Mısır Başbakanı Şerif İsmail, henüz uçağın durumuyla ilgili teyit edilen bir bilgi olmadığını, uçağa ne olduğuyla ilgili konuşmak için erken olduğunu söyledi.

EgyptAir, uçakta 15 Fransız, 30 Mısırlı, bir ingiliz, bir Belçikalı, iki Iraklı, bir Kuveytli, bir Suudi Arabistanlı, bir Sudanlı, bir Çinli, bir Portekizli, bir Cezayirli ve bir de Kanadalı bulunduğunu aktardı.

Uçağın yapım yılının 2003 olduğu, pilotun 2101 saati Airbus 320'de olmak üzere 6275 saat uçuş tecrübesi olduğu açıklandı.

EgyptAir uçakla ilgili ellerine ulaşan son bilgileri Twitter hesabı üzerinden duyuruyor.

Havayolu şirketi ayrıca yolcu yakınları için Mısır'dan ve ülke dışından ücretsiz olarak ulaşabilecekleri telefon hattı kurdu.

Arama kurtarma çalışmalarına Yunanistan ordusundan ekipler de destek veriyor.

'Erdoğan'a hakaret şiiri yarışmasının' galibi Boris Johnson


İngiltere'de yayımlanan haftalık The Spectator dergisinin yazarlarından Douglas Murray, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içerikli şiir yarışmasının" galibini açıkladı.

Douglas Murray, beş mısralık esprili şiir yarışmasını, eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın kazandığını duyurdu.

Murray, iktidardaki Muhafazakar partinin önemli isimlerinden Johnson'ın şiirine de, derginin internet sitesindeki son blog yazısında yer verdi.

The Spectator yazarı, Johnson'ın, 1000 sterlinlik para ödülünü bir hayır kurumuna bağışlayacağından da emin olduğunu söyledi.

Esasında kendisine Johnson'ınkinden "daha iyi ve daha müstehcen" şiirler gönderildiğini belirten Murray, tercihinin nedenini ise şu sözlerle özetledi:

"Benim için, İngiliz bir siyasi liderin, İngiltere'nin Ankara'da halife olduğu varsayılan bir kişiye boyun eğmeyeceğini göstermesi harika bir şey.

"Erdoğan Türkiye'de muhaliflerini hapse atabilir. Almanya Başbakanı Merkel, ülkesinde Erdoğan'ı eleştirenleri hapse atabilir. Ancak biz İngiltere'de özgürce yatıp kalkıyoruz.

"Hiçbir yabancı otoritenin bize, neyi nasıl düşünebileceğimizi veya ifade edebileceğimizi söylemesine ihtiyacımız yok.

"Ve yine hiçbir yargıcın (özellikle de bir Alman yargıcın) neyi eğlenceli bulabilceğimiz yolunda bize talimat vermesine de ihtiyacımız yok."

Johnson AB karşıtı

Douglas Murray şiir yarışmasını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ve komedyen Jan Böhmermann hakkında soruşturma açılmasına izin veren Almanya Başbakanı Angela Merkel'i protesto etmek için açmıştı.
Jan Böhmermann 31 Mart'ta Almanya devlet televizyon kanalı ZDF'de yayımlanan programında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaretler içeren bir şiire yer vermişti.

Böhmermann, Alman Ceza Yasası'nın 103. maddesi uyarınca‚ yabancı devlet adamına ya da organına hakaret suçundan yargılanabilir.

Bu madde üç yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Hakaret iftira amaçlıysa, ceza beş yıla kadar çıkıyor.
Murray daha önce yarışmanın galibininin, İngiltere'de ülkenin Avrupa Birliği üyeliği için referandum yapılacak olan 23 Haziran tarihi öncesi açıklanacağını duyurmuştu.

İktidardaki Muhazafakar Parti'nin önde gelen isimlerinden olan ve kabinede de görev yapan Boris Johnson, "Hayır" cephesinin lideri konumunda.

Geçmişte Spectator dergisinin editörlüğünü de yapan Johnson, linç edilerek öldürülen Osmanlı İmparatorluğu'nun son Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal'in öz torunu Stanley Johnson'ın oğlu.
Douglas Murray de önceki ayki bir yazısında İngiltere Başbakanı David Cameron'ı, Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği destek nedeniyle eleştirmişti.

Hayko Cepkin, iptal edilen 19 Mayıs konserine tepki gösterdi


Çanakkale Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle organize ettiği Hayko Cepkin konserini, şehit haberleri nedeniyle daha sonra açıklanacak başka bir tarihe erteledi. Hayko Cepkin ise, Twitter hesabından yayınladığı mesaj ile konserin iptal edilmesine sitem etti.

Hayko Cepkin, bugün saat 21.30'da Cumhuriyet Meydanı'nda Çanakkale Belediyesi'nin 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle düzenlediği konserde sahne alacaktı. Ancak, üst üste gelen şehit haberleri sonrası Çanakkale Belediyesi, bugün resmi web sitesinden bir duyuru yayınlayarak, konserin daha sonra açıklanacak başka bir tarihe ertelendiğini duyurdu. Duyuruda, "Hayko Cepkin konseri ertelendi... 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Geçlik ve Spor Bayramı kapsamında düzenlenmesi planlanan Hayko Cepkin konseri, ülkemizin içine bulunduğu olumsuz durumlar ve terör olayları nedeniyle ertelenmiştir. Kentlilerimizin bilgisine sunarız" denildi.

Belediyenin, cep telefonlarına mesaj göndererek duyurduğu konser erteleme kararı üzerine Hayko Cepkin Twitter hesabından belediyenin duyurusunu paylaşarak, "Düğün dernek devam, 19 Mayıs haram. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun Türkiye" mesajını paylaşarak, sitem etti.



19 Mayıs'ta vatandaşlar Anıtkabir'e akın etti

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları çerçevesinde vatandaşlar Anıtkabir'e akın etti.

Çok sayıda vatandaş ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleri ile Aslanlı Yol'dan mozoleye doğru yürüdü.




Tüm yasaklara direneceğiz


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu, “Tüm yasaklara direneceğiz bu ülkeye özgürlükçü demokrasiyi getirinceye kadar” dedi.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla bir araya gelen CHP'liler, Anıtkabir’e yürüdü. Yürüyüşe CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Yürüyüş sırasında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “Son derece mutluyum, bugün 19 Mayıs Gençlik Bayramı. Gençlerle beraberiz, yasaklamak istediler. Tüm yasaklara direneceğiz bu ülkeye özgürlükçü demokrasiyi getirinceye kadar” şeklinde konuştu.

Yürüyüşün ardından Anıtkabir’e gelerek halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Yasak getiriyorlar efendim yürüyemezsiniz. 19 Mayıs Türkiye Cumhuriyeti’nin ayağa kalktığı bir tarihtir. Hiçbir yasak bize sökmez, onların yasakları onlar içindir. 19 Mayıs’ta hep beraber Türkiye’den selam gönderelim Ankara’dan Hakkâri’ye, Trabzon’a, Tekirdağ’a, Edirne’ye. Bütün Türkiye’ye, dünyaya selam olsun. Kimse unutmasın biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ifadelerini kullandı.

Kumrular Sokak'tan Anıtkabir istikametine yürüyen grup marşlar söyleyerek, “Diktaya karşı omuz omuza“, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Faşizme hayır” sloganları attı. Polis yürüyüşün gerçekleştirildiği sokak ve caddelerde geniş güvenlik önlemleri aldı.

Aziz Sancar, Nobel Ödülü'nü Anıtkabir'e takdim etti

Aziz Sancar, Nobel Ödülü'nü Anıtkabir'e teslim etti.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü'nü Anıtkabir'e Takdim Töreni'ne katıldı. Anıtkabir'deki törende Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Nobel Ödülü'nün sahibi Aziz Sancar da yer aldı.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın davetlisi olarak Ankara'ya gelen Sancar, eşi Gwen Sancar, manevi kızı Rose Pfifer, Cumhurbaşkanlığından yetkililer ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özçelik ile Anıtkabir'e geldi.
 
Sancar ve beraberindekiler, Anıtkabir Komutanlığı'nda yetkililerle bir süre görüştü. Önce Sancar daha sonra da eşi ve manevi kızı, Atatürk'ün mozolesine kırmızı karanfil bıraktı. Mozole önünde bir süre bekleyen Sancar, ardından eşi ve manevi kızıyla Anıtkabir merdivenlerinde hatıra fotoğrafı çektirdi. Sancar ve beraberindekiler daha sonra Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi'ni gezdi.
 
Sancar'ın Anıtkabir ziyaretine çok sayıda basın mensubu yoğun ilgi gösterdi. 
 
Sancar, bu akşam Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde onuruna verilecek akşam yemeğine katılacak. 

Myanmar'da Budistler Müslüman alimi işkenceyle katletti


Myanmar'ın en büyük kenti Yangon sınırları içinde bulunan bir bölgede Budistler bir İslam alimini katletti.

Müslümanlara ait Cami ve işyerleri talan edildiği Myanmar'da, Müslümanlar'a karşı şiddet olayları devam ediyor. Ordu ve emniyet güçlerinin olaylara sessiz kaldığı ülkede Müslümanlar, çetelerin saldırlarında hayatlarını kaybediyor.

Arakan yerel kaynaklarının verdiği habere göre, Arakanlılar tarafından sevilen ve sayılan bir Alim olan Moulana Abdush Shukkur, Yangon'da şehid edildi.

Yapılan açıklamada Moulana Abdush Shukkur'a işkence yapıldığı, vucudunda darp, kesik ve morlukların olduğu belirtildi.

Shukkur naaşının polisler tarafından sabah saatlerinde bir sokakta bulunduğu bildirildi.

Saldırının Budist çeteler tarafından yapıldığı ihtimalınin yüksek olduğu bildiriliyor.

Geçtiğimiz ay içinde, Arakan (Rakhine) eyaletinde bulunan ve zulüm gören Müslüman azınlık için "Rohingya" (Arakanlı Müslümanlar) ifadesini kullanmasına karşı çıkan yaklaşık 500 Budist protestolar düzenlemişti.

Ayrıca, Rakhineli Budist çetelerin saldırılar esnasında cunta yönetime bağlı polis ve askerlerin saldırganlara herhangi bir müdahalede bulunmaması açık bir işbirliği olarak görülüyor.

Suriyeli muhaliflerin yeni kahramanı ilan edildi


Suriyeli muhaliflerin yeni kahramanı: Cemil Karmo

Suriyeli muhalif savaşçı Cemil Karmo, PYD kontrolündeki Afrin'e sızarak YPG'nin medya sorumlusu ve yardımcısına suikast düzenledi. O andan itibaren ise Suriyelilerin yeni kahramanı ilan edildi...

PYD kontrolündeki Afrin'e sızarak YPG'nin medya sorumlusu ve yardımcısına suikast düzenleyen Suriyeli muhalif savaşçı Cemil Karmo, saniye saniye kaydedilen suikastin ardından kahraman ilan edildi. Suikast görüntüleri ise Pazartesi günü internette servis edildi.



CEMİL KARMO KİMDİR?

Halep'e bağlı Minnag'ın El-Kimaye köyünden olan Cemil Karmo ilk olarak PYD'ye yakınlığıyla bilinen Ceyşul Suvvar'a katıldı. Yaşadığı köyün gruba destek vermemesine rağmen Ceyşul Suvvar ile birlikte birçok çatışmaya katılan Karmo, bir süre sonra gruptan ayrılarak Azez'daki ÖSO güçlerine katıldı. Ardından da YPG'lilere yönelik suikast eylemini gerçekleştirdi.

Şimdi ÖSO mensubu olan Cemil Karmo'nun gerçek isminin Cemil Said olduğu öğrenildi.

NEDEN AYRILDI

Karmo'nun, Suriye Demokratik Güçlerine bağlı, PYD'ye yakın Ceyş'ul Suvvar'dan ayrılma gerekçesinin ise muhalif savaşçıların cansız bedenlerinin sergilenmesi olduğu öne sürüldü.

NE OLMUŞTU?

30 Nisan'da yaşanan olayda PYD güçleri, Azaz'daki çatışmalarda öldürülen 83 ÖSO savaşçısının cansız bedenlerini, davul ve zurnalar eşliğinde Afrin sokaklarında sergilemişti.

İnternette paylaşılan görüntülerde konuşan Karmo, suikasti "Mücahitlerin bedenlerine saygısızlık yapıldığı için" düzenlediğini söyledi.

ÖSO'SU SUİKASTİ ÜSTLENDİ

Pazartesi günü bir açıklama yayınlayan ÖSO'ya bağlı Kuzey Ordusu (Ceyş el Şimal) YPG medya sorumlusu ve onun yardımcısına yönelik eylemi üstlenerek Cemil Karmo'nun kendi savaşçıları olduğunu açıkladı. Açıklamada eylemin, "YPG'nin ÖSO savşçılarının cansız bedenlerine gösterdiği saygısızlığa bir cevap olduğu" belirtildi. Kuzey Ordusu, öldürülen üst düzey YPG savaşçılarının isimlerinin PR Şirin ve Ziyad Cafer olduğunu bildirdi.

FARKLI BİR İDDİA GÜNDEMDE

Ancak olayla ilgili başka iddialar da bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde çıkan haberlerde, ABD'nin Halep'in kuzeyindeki muhalifleri yeni bir isim altında birleştirmeyi hedeflediği ve bu grup ile YPG güçleri arasında ateşkes sağlanması için çalışmalar yürüttüğü öne sürülüyordu. ÖSO gruplarının "Kuzey Ordusu" adı altında birleştirileceği öne sürülürken, yaşanan suikast olayının ÖSO-YPG işbirliğini engellemeye yönelik olduğu iddia ediliyor.

Özetle, olayın ABD'nin Halep kuzeyinde IŞİD'e karşı savaşan ÖSO ve YPG arasında ateşkes sağlama planını sabote etmek amacıyla gerçekleştirilen bir eylem olma ihtimali öne çıkıyor.

"İnsan Kaçakçılığı ile Mücadele Raporu"


AB'de 2013-2014 yıllarında 15 bin 846 kişinin insan kaçakçıları mağduru olduğu ve mağdurların yüzde 95’inin kadın ve kız çocuklarından oluştuğu açıklandı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun ilk defa hazırladığı "İnsan Kaçakçılığı ile Mücadele Raporu", Brüksel’de düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Rapora göre, insan kaçakçıları özellikle cinsel sömürü amacıyla kadın ve çocukları hedef alıyor. Ayrıca, insan kaçakçıları Avrupa’da sığınmacı krizinden faydalanıyor.

İnsan kaçakçılığı mağdurlarının yüzde 95’i kadın ve kız çocuklarından oluşuyor. İnsan kaçakçıları mağdurlarının yüzde 68’i cinsel sömürü, yüzde 21’i işçi olarak sömürü, yüzde 12’si ise suç örgütleri tarafından zorla dilendirilme, organ mafyası, bebek taşıyıcılığı, uyuşturucu kuryeliği gibi suç örgütlerinin faaliyetlerinde kullanılıyor.
Romanya vatandaşları, AB’de 2013-1014 yıllarında kayıt altına alınan en fazla sayıda insan kaçakçılığı mağduru oldu. Bu dönemde, AB'de 3 bin 959 Romanya vatandaşı, bin 876 Bulgaristan vatandaşı, 924 Hollanda vatandaşı, 904 Macaristan vatandaşı insan kaçakçılığı mağduru olarak kayıt altına alındı.

AB dışındaki ülkelerde en çok mağdur Nijerya'dan

Aynı dönemde, AB dışından ülke vatandaşları arasında ise insan kaçakçılarının en fazla hedefi olanlar Nijerya vatandaşları oldu. 2013-2014 yıllarında toplam bin 188 Nijerya vatandaşı ,467 Çin vatandaşı, 447 Arnavutluk vatandaşı ve 302 Vietnam vatandaşı insan kaçakçılığı mağduru olarak resmi kayıtlara geçti.

AB Komisyonu'nun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopoulos, raporla ilgili, bir Avrupalı olarak insan kaçakçılığını kabul edemeyeceğini vurgulayarak, "Bugünün Avrupasında kadınların, erkeklerin ve çocukların bir emtia, bir mal gibi alınıp satılmasını kabul edemeyiz" dedi.

İnsan kaçakçılığının ciddi bir suç olduğuna dikkati çeken Avramopoulos, “İnsan kaçakçılığında sığınmacı krizinin etkisi var. İnsan kaçakçılarının, çocukların cinsel istismar aracı olarak kullanılmasında, uyuşturucu kaçakçılığında, organize suçlarda ve terörle bağları var.” diye konuştu.

"Gerçek rakam bunun üzerinde"

Avramopoulos, AB’de 2013-2014 döneminde kayıt altına alınmış insan kaçakçılığı mağdurunun 15 bin 846 kişi olduğuna işaret ederek, "İnsan kaçakçılığı mağdurlarının gerçek sayısının belirlenmesi çok zor. Gerçek rakam bunun üzerinde" değerlendirmesini yaptı.

İnsan kaçakçılığı sorununu tüm AB ülkelerinin ortak bir yaklaşımla, beraber hareket ederek çözülebileceğine dikkat çeken Avramopoulos, "İnsan kaçakçılarından fayda sağlayanların cezalandırılması gerekiyor. Bu alanda tarihte geriye doğru gitmemeliyiz" ifadelerini kullandı.

Kürtleri yok ederek yeni bir Türkiye yaratmak mümkün değildir


KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazeteleri için bir yazı yazdı.

Yazıda Erdoğan'ı eleştiren Bayık, CHP'ye de bir çağrı da bulundu.

İşte Bayık'ın o yazısındna ilgili bölüm:

DİKTATÖR ELEŞTİRİSİ

"Tayyip Erdoğan faşist diktatörlüğünü kurmak için Türkiye'yi bölünmekten kurtarıyoruz yalanını atıyor. Kendisi Türkiye'ye bir operasyon yaptığı halde 'Türkiye'ye operasyon yaptırmayız ve böldürmeyiz' diyerek faşist güçleri yanına alarak amacına ulaşmayı hedefliyor."

"CHP DE GÖRMELİ"

"Erdoğan şimdi Kürt düşmanlığı üzerinden faşist güçleri ve tüm Kürt düşmanlarını yanına alarak hegemonya kurma amacına ulaşmak istiyor. Her gün Kürtlere saldırması, HDP'yi hedeflemesi, kendisini vatan kurtarıcısı göstermesi tamamen bu amaçla ilgilidir. Türkiyeli tüm demokrasi güçleri, hatta kendine Kemalist diyen güçler de bunu görmelidirler. CHP de bu gerçeği görmelidir."

"DEMOKRATİK ULUSÇULUK"

Yazısına "CHP ve gerçekten demokrat ve samimi ulusalcılar şunu görmelidir; Kürtleri yok ederek yeni bir Türkiye yaratmak mümkün değildir" şeklinde devam eden Bayık, "Bu politika Türk halkına da Türkiye'ye de hizmet etmiyor. Demokratik ulusçuluğa dönülmeli, yeni Türkiye demokratik temelde birlikte yaratılmalıdır. Demokratikleşme ve yerel demokrasi içinde Kürtlerle birlikte yeni Türkiye kurulabilir. Böylece Türkiye'nin birliği güçlenir, güçlü Türkiye gerçekleşir; Ortadoğu'yu demokratik karakteriyle etkiler" dedi.

Genelkurmay: Helikopteri teröristler düşürmüş olabilir


Genelkurmay Başkanlığı, geçen hafta Cuma günü Hakkari'nin Çukurca ilçesinde düşen ve Kobra tipi helikopterin PKK'lıların açtığı ateş sonucu düşürülmüş olabileceğini açıkladı.

İki askerin hayatını kaybetmesine yol açan olayla ilgili yapılan yazılı açıklamada, "Helikopterler görevlerini icra ederken, bir helikopterin terörist unsurların yerden açtığı ateş sonucu muhtemelen yerden havaya atılan ve cinsi henüz belirlenemeyen, füze olabileceği değerlendirilen bir hava savunma silahı ile vurularak düşürülmüş olabileceği kanaatine varılmıştır" denildi.

Olayın yaşandığı gün Genelkurmay'dan yapılan açıklamada helikopterin teknik arıza sonucu düştüğü açıklanmış, ancak ardından sosyal medyada paylaşılan bir videoda PKK'lıların omuzdan ateşlenen bir güdümlü füzeyle bir helikopteri düşürdüğü görülmüştü.

Füzenin Rus yapımı olduğu iddiaları da basındaki haberlerde yer alıyordu. Ancvak Genelkurmay açıklamasında silah için 'cinsi henüz belirlenemeyen' ifadesi kullanılıyor.

Genelkurmay Başkanlığı konuyla ilgili incelemelerin devam ettiğini de açıkladı.

13 Mayıs Cuma günü Hakkari'nin Çukurca ilçesinde PKK'lılar ve güvenlik güçleri arasında çatışma çıkmış, çatışmada 6 asker hayatını kaybetmişti. Bölgeye takviye olarak gönderilen helikopterlerden birisinin düşürülmesi sonucu iki asker daha hayatını kaybetmişti.

Mahzuni Şerif Türküleriyle Anıldı


Türk Halk Müziği'nin önde gelen ozanlarından Aşık Mahzuni Şerif, Esenler'de anıldı. Gecede düzenlenen konserde Mahzuni Şerif'in türkülerini, sanatçı Orhan Hakalmaz seslendirdi.

Esenler Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü, Türk Halk Müziği'nin usta ozanlarından Aşık Mahzuni Şerif'i vefatının 14. yılında düzenlediği saygı gecesinde andı. Program, usta sanatçının hayatını anlatan tanıtım filmiyle başladı. Gecede Aşık Mahzuni Şerif'in eserlerini Türk Halk Müziği'nin sevilen ismi Orhan Hakalmaz icra etti. Dr. Kadir Topbaş Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirilen konsere Esenlerli türküseverler büyük ilgi gösterdi.

PİR SULTAN DA BİZİM MAHZUNİ ŞERİF DE

Konser öncesi kısa bir selamlama konuşması yapan Orhan Hakalmaz, Türkiye'deki değerli sanatçıların hepsinin bir olduğunu belirterek, "Bizi bölmeye çalışıyorlar. Aşık Mahzuni Şerif onların, Pir Sultan Abdal şunların, Yunus Emre ve Mevlana ötekilerin diyorlar. Bu saydığım isimlerin hepsi bizim. Hepsiyle övünüyoruz, çok sıkıntı çektiler biliyorum" dedi.

ESENLER'DE MAHZUNİ ŞERİF TÜRKÜLERİ

Orhan Hakalmaz konserde ustası Aşık Mahzuni Şerif'in; "İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım", "Nem Kaldı" ve "Dağlar Duman Böyle" gibi sevilen türkülerini seslendirdi. Hakalmaz ayrıca; "Yalan Dünyada", "Kara Tren", "Zahidem" ve "Bir Ay Doğar" türkülerini de Esenlerliler için söyledi. Dinleyenler de Hakalmaz'a hep bir ağızdan eşlik ettiler.

PKK saldırıları: 3 şehit, 9 yaralı


Mardin'in Nusaybin ilçesinde, Van'ın Gürpınar ilçesi ile Çatak ilçesi arasında ve Bitlis'in Tatvan ilçesinde PKK'nın gerçekleştirdiği saldırılarda 3 asker şehit oldu. Yaralı 9 askerin tedavileri sürüyor. Bir asker de operasyonlar sırasındaki kazada hayatını kaybetti.

Mardin'in Nusaybin ilçesinde kazılan hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması ve PKK'lıların etkisiz hâle getirilmesi için 14 Mart'ta başlatılan sokağa çıkma yasağından sonra asker ve polisin ortak başlattığı operasyon sürüyor. Operasyonun sürdüğü Yenişehir Mahallesi'nde PKK'lıların tuzakladığı el yapımı patlayıcı öğle saatlerinde infilak ettirildi. Patlama sonucu 3'ü ağır, 9 asker yaralandı. Yaralı askerler Nusaybin Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Devlet Hastanesi'ne kaldırılan yaralı askerlerden 2'si şehit olurken, 7 askerin tedavileri sürüyor. Bölgedeki operasyonlar da sürüyor.

Van’ın Gürpınar ile Çatak ilçeleri yol ayrımında da PKK’lılarla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada bir asker şehit oldu. Gürpınar'da öğlenden sonra devam eden operasyonda, 1 asker daha zırhlı aracın kaza yapması sonucu hayatını kaybetti.

Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Tokaçlı Köyü kırsalında da çarşamba akşam saatlerinde operasyona çıkan askerlere PKK’lılar tarafından ateş açıldı. Açılan ateşe karşılık verilirken, çıkan çatışmada 2 asker yaralandı. Yaralılar, Tatvan Asker Hastanesi'nde tedavi altına alınırken, bölgede hava destekli operasyon başlatıldı.

AK Parti Genel Başkan Adayı Binali Yıldırım


Başbakan Davutoğlu'nun görevi bırakacağını açıklamasının ardından pazar günü yapılacak AK Parti kongresinde Binali Yıldırım tek aday olacak. Kararı, parti sözcüsü Ömer Çelik açıkladı. Yıldırım, "Bu terör belasını Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız" dedi.

Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakacağını açıklamasının ardından Pazar günü gerçekleşecek AK Parti genel başkanı seçiminde Binali Yıldırım tek aday olarak yer alacak.

Parti teşkilatında yapılan temayüle katılan 766 kişiden yüzde 80'i Yıldırım yönünde oy kullandı.

Karar, Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik tarafından, 45 dakika süren AKP MKYK toplantısının ardından saat gerçekleştirilen basın toplantısıyla açıklandı.

"Liderimizle AK Parti kadroları arasında milim fark yoktur"

Çelik açıklamasında "Vakit kaybettiğimiz bir tartışmayı bitirme zamanı geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız ile, liderimizle AK Parti kadroları arasında bir milim bile fark yoktur. Bundan sonra da olmayacaktır... Sayın Başbakanımız aday olmayacaklarını açıkladılar. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Büyük bir mutabakatla İzmir milletvekilimiz Binali Yıldırım genel başkan adayımız olarak seçilmiştir" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'na teşekkür etti

Adının açıklanmasından sonra kürsüye çıkan Binali Yıldırım konuşmasına fıkra ile başladı.
"Aklıma bir şey geldi. Temel konuşma yapmaya hazırlanıyormuş, kürsüye çıkmış, bakmış ki konuşması yok. Tıpkı benim gibi…Sonra demiş ki, 'buraya çıkarken konuşmamı bir Allah biliyordu, bir de ben. Şimdi artık Allah biliyor. Aynı benim gibi…"

Salonda alkış ve kahkahalarla karşılık verilen bu girişten sonra Yıldırım, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutladı. Yıldırım şunları söyledi:

"22 Mayıs, Pazar günü 2. olağanüstü büyük kongremizi gerçekleştireceğiz. Bütün parti teşkilatımız, mahalle temsilcisinden genel başkanına, bütün kademelerdeki mensuplarımız canla başla hazırlıklarımızı büyük oranda tamamladık.

AK Parti, demokrasi şölenine, büyük kongreye hazır. Kurucularından biri olmaktan her zaman büyük bir onur duyduğum AK Parti'nin genel başkan adaylığına layık görülmek benim için onurların en yükseğidir. Aynı zamanda da çok büyük sorumluluktur. Kongrede görevi devredecek olan sayın genel başkanımız, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'na bugüne kadar vermiş olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Patimiz, milletimiz adına. Kendisi partimizin kurucu genel başkanı ve lideri Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’dan devraldığı bayrağı bugünlere başarıyla getirmiştir.

Parti kongreleri birer demokrasi bayramıdır. Ancak AK Parti kongrelerini diğer partilerden ayıran bir özellik vardır. O da, AK Parti kongreleri ayrışma nedeni değil, kardeşliğin bağların birlikteliğin daha da kuvvetlendirilme vesilesidir. Bu kongremizin de çok daha fazla birbirimize kenetlenerek kutlu yürüyüşe devam yolunda bir kararlılık ortaya koyacağına yürekten inanıyorum. Bu süreç içerisinde az önce genel başkan yardımcımızın da ifade ettiği gibi, istişare süreçleri büyük başarıyla sürdürülmüş ve partimizin ana kademelerinde genel merkezinden, taşra teşkilatına kadar 800’e yakın mensubumuz arasında istişareler başarıyla tamamlanmış ve neticede bu toplantılarla genel başkan adayının kim olacağına karar verilmiştir.

Yapılacak konrgrede aday olarak şahsımın gösterilmiş olması dolayısıyla tüm parti mensuplarıma, teşkilatıma gönülden teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. Şunu herkes bilmelidir, AK Parti bir dava partisidir. Milletin geleceğini inşa etme partisidir, geçmişini koruyarak, geleceğe yürüyen partidir. Dolayısıyla kurucu başkanımız, liderimiz başta olmak üzere partimizin her kademesindeki arkadaşlarımızla tam bir uyum içinde çalışarak büyük Türkiye hedeflerine ulaşmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Kongremiz var. Kongremizde partimizin kutlu yürüyüşe devam sloganıyla belirlediği programını çok daha geniş şekilde değerlendireceğiz. Yapılacak kongre ülkemiz, milletimiz, partimiz için aydınlık yarınlara vesile olacaktır diye düşünüyorum.
Milletimize şunu, buradan Diyarbakır’a, hunarca katledilen vatandaşlarımızın yanına, onları nacılarını paylaşmaya gitmeden önce bir şey söylemek istiyorum. Milletim rahat olsun. Bu terör belasını Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız."

Salondan notlar

Binali Yıldırım'ın genel başkan adayı olarak açıklanacağı toplantıya, parti yöneticileri ve milletvekillerinin dışında, Yıldırım'ın seçim bölgesi İzmir'den gelen çok sayıda partili katıldı.

Yıldırım'ın alkışlarla girdiği salonda kalabalık nedeniyle bir çok kişi ayakta kaldı. Salona giriş sırasında bu yüzden izdiham yaşandı.

Yıldırım'ın adaylığı açıklandığı sırada görevi devralacağı Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu salonda bulunmadı. Davutoğlu'nun aynı sıralarda Çankaya Köşkü'nde 19 Mayıs nedeniyle programı vardı.

Binali Yıldırım konuşmasını bitirdikten sonra kürsüde Genel Başkan Yardımcıları ve bazı bakanlarla birlikte el kaldırarak salonu selamladı. Daha sonra da parti genel merkezinde tebrikleri kabul etti.

Aday olarak ilk ziyaret Diyarbakır'a

Yıldırım, genel başkan adayı olarak açıklanmasının ardından ilk ziyaretini Diyarbakır'a gerçekleştirdi. PKK bombası ile hayatını kaybeden 16 vatandaşın ailelerine taziye ziyaretinde bulundu.

Binali Yıldırım, Diyarbakır'ı Erdoğan ile de ziyaret edecek

Binali Yıldırım, AKP genel başkan adaylığının açıklanmasının hemen ardından Diyarbakır'da PKK bombası ile 16 köylünün öldüğü Tanışık köyünü ziyaret etti. Yıldırım, 28 Mayıs'ta bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Diyarbakır'da olacaklarını açıkladı.

Binali Yıldırım, AKP genel başkan adaylığının açıklanmasının hemen ardından Diyarbakır'da PKK bombası ile 16 köylünün öldüğü Tanışık köyünü ziyaret etti. Taziye çadırını ziyaret eden Yıldırım'ın yanında Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Mehdi Eker ve Vedat Demiröz ile AK Parti milletvekilleri Galip Ensarioğlu ve Orhan Miroğlu da vardı. Yıldırım burada yaptığı konuşmada, tıpkı adaylığının açıklandığı parti toplantısında olduğu gibi "terörle mücadele"ye değindi;

"Birkaç gün önce bu köyde terör örgütünün yine o acımasız yüzünü gördük. Birbiriyle akraba 16 köylümüz katledildi. Her şeyden önce daha vahşi bir eylem yapmak isteyen terör örgütünü engellemek için önlerine çıkan tüm kardeşlerime rahmet diliyorum. Onlar bu ülke için şehit oldular. Biz öyle inanıyoruz. Bugün dayanışma günüdür. Bugün tevdi edilen bir görevin hemen arkasından, bu bölgenin milletvekilleriyle buraya geldik. Bunun anlamı bin yıllık kardeşiliğimizi kimse bölemeyeceğidir. Bunu bozmaya kimsenin gücü yetmez. Milletimiz emin olsun, bu terör belası milletimizin gündeminden mutlaka çıkacaktır. Kardeşliğimizi, toprak bütünlüğümüzü, vatanımızı bölmeye kastedenler, masum insanları katledenler cevabını en şiddetli şekilde alacak. Gidenleri geri getiremeyiz ama herkes bilsin ki, gereken her şey yapılacak. Devlet tüm imkânlarını seferber edecek."

Mezarlığı da ziyaret etti

Taziye çadırında Kur'an-ı Kerim okundu, Yıldırım ve beraberindekiler patlamada hayatını kaybedenler için dua etti. Yıldırım ve beraberindekiler daha sonra, köydeki mezarlığa giderek, patlamada hayatını kaybedenler için burada da dua etti. Patlamada yakınlarını kaybeden kadınlar, Kürtçe ağıt yakarak, yakınlarının şehit edildiğini, geride küçük çocuklar bıraktıklarını söyledi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Eker, Kürtçe ağıtları Binali Yıldırım'a tercüme etti. Kadınlarla Kürtçe konuşan Eker, onları teselli etmeye çalışarak, "Onların yerleri cennettir" dedi. Binali Yıldırım, Kürtçe ağıt yakan bir kadının elini tutarak, kadını teselli etmeye çalıştı. Köydeki vatandaşlar da mezarlık çıkışında Yıldırım'a patlamanın meydana geldiği alını gösterdi. Öte yandan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, olayda hayatını kaybeden Gerçek Yaman ile oğlu Davut Yaman'ın yakınlarını ziyaret ederek, başsağlığı diledi.

Ramazanoğlu aileye, "Burada çok güzel evlatlar yetiştirmişsiniz. Bu patlama şehir merkezinde gerçekleşseydi, çok sayıda kişi ölecekti. Onlar inşallah şehittir" dedi.
28 Mayıs'ta Erdoğan ile yine Diyarbakır'da olacak

Binali Yıldırım daha sonra yaptığı açıklamada, 28 Mayıs'ta yine Diyarbakır'da olacağını söyledi. Bu kez kenti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ziyaret edeceklerini belirtti.

Mağazacılığı artık web siteleri yönlendiriyor


Perakende Sektöründeki markalara e-ticaret platformları ve çok kanallı çözümler sağlayan Positive A Digital Approach Kurucu Ortağı Caner Istı, konuk yazarımız olarak sektörün önümüzdeki 5 yıllık geleceğini değerlendirdi. Buna göre e-ticaret Apple’ın izinden gidecek ve mağazaların metrekare verimliliği (metrekare başına kârı) e-ticarette ana belirleyici ölçek olacak. Google fiziksel web,webrooming, mağaza içi sipariş, “tıkla, gel, al” ve isteğe bağlı reklamlar gibi online teknolojiler de bu dijital dönüşümü hızlandıracak.

“Perakende sektörü içerisinde e-perakendenin hacmi dünya genelinde ortalama yüzde 7 seviyesinde. Bu oran, Batı Avrupa ülkelerinde yüzde 11 seviyesine ulaşmış durumda. Ülkemizde ise 2016 sonunda yüzde 2’ye gelmesi bekleniyor. Perakende sektörünün büyümesini hızlandıracak temel faktör ise markaların e-ticaret ile dijital dönüşümü olarak gösteriliyor. Özellikle tüketici genelinde geniş marka bilinirliğine sahip markalar için e-ticaret siteleri, mağaza açamadıkları bölgelerde de satış hedeflerini gerçekleştirebilecekleri bir kanal.”

Perakendenin yeni ölçütü metrekare verimliliği

Hem dünyada hem de ülkemizde metrekare verimliliği perakendenin en sıcak konularından birisi. Çok katlı mağazacılık artık markalar için verimli olmaktan çıktı. Amerika’nın en ünlü markaları geçtiğimiz aylarda metrekare verimliliği düşük mağazalarını kapatma kararı aldılar. Benzer şekilde geçtiğimiz haftalarda ünlü bir İngiliz markası İstanbul / Bağdat Caddesi’ndeki mağazasını kapattığını açıkladı.

Artan AVM maliyetleri nedeni ile markalar mağaza açarken artık daha seçici davranıyorlar ve mağazalarında düşük metrekarede daha çok ürün satabilecekleri mağaza içi satış çözümlerine yönleniyorlar. In-store ordering (mağaza içi kiosk, dokunmatik ekranlar ile ürün satışını sağlayan sistemler) ve Click & Collect önümüzdeki yıl perakendecilerin en sık kullanacağı omni-channel çözümleri olacak.
Gelecek 5 yıl içinde, perakende markalarının büyüklükleri sahip oldukları toplam metrekarenin yanında metrekarenin verimlilik oranı ile de ölçülecek.

Mağazacılığı artık web siteleri yönlendiriyor

E-ticaret sitelerin şehir ve ilçe yoğunluk rakamları ile markalar bir sonraki mağazalarını nerede açacaklarının kararlarını yönlendiriyorlar. Markanın mağazasının olmadığı ama hem satış hem de ziyaretçi açısından belirli hacmi yakalayan şehirler ve ilçeler yeni mağaza stratejilerinde ilk sıralarda yer alabiliyor.

Click & Collect ile kullanıcılar, istedikleri ürünleri internet sitesinden seçerek satın alıp, mağazadan teslim alarak hem zaman tasarrufu sağlıyorlar hem de kargo maliyetinden kaçınıyorlar. Markalar ise tüketicileri mağazaya çekiyorlar ve onlara ürün teslimi sırasında yeni ürün satışı gerçekleştirebiliyorlar. Markalar, bu sistemden elde edilen veriler ile mağazalarda hangi ürünlerden, ne sıklıkta stok bulundurulacağına da karar verebiliyorlar.

Perakendeciler bu avantajlarından dolayı yatırımlarını e-perakendeye kaydırıyorlar. E-ticaret siteleri perakendeciler için en yüksek trafik ve ciroların yaratıldığı kanallar haline geliyor.

Mobil kullanım mağaza içi pazarlamayı etkiliyor

Mobil cihazların kullanımında gelinen penetrasyon ile mobil kanallar da perakendecilerin stratejilerinde önemli yer ediniyor. Mobil web siteleri ve uygulamalar en çok, en yakın mağazanın bulunması ve mağaza içerisinde ürün bilgisi edinme amacı ile kullanılıyor.

E-ticaret sitesi trafiklerinin yüzde 50’sinden fazlası mobil üzerinden gerçekleşiyor. Mobil arama hacimleri ve hangi lokasyonlarda tüketicilerin marka hakkında arama yaptıkları pazarlama departmanları için de önemli bir veri haline geliyor. Pazarlama planlamaları oluşturulurken e-ticaret kanallarından toplanan veriler markalar için çok kritik rol oynuyor.

Tüm bunlar gösteriyor ki, perakende sektörünün gelecek 5 yılında, “ticaret” kavramı dönüşüme uğrayacak. İyi ve başarılı perakende markalarının ticareti, sadece en iyi ürün satın almasını yapıp, en doğru yerde mağaza açarak değil, bunların yanında dijital kanalları da mevcut ticaret süreçlerine en iyi şekilde entegre edip e-perakende dönüşümünü tamamlayarak olacak

Erdoğan'ın tek adam olma mücadelesinin riskleri


İngiliz Financial Times gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık sistemi ısrarının Türkiye'nin ekonomik ve sosyal istikrarı açısından tehlike oluşturabileceğini yazdı.

Türkiye'de son günlerde yaşanan siyasi gelişmelerin değerlendirildiği haber, Türkiye'nin istikrarının Avrupa Birliği'nin çok büyük çıkarına olduğunu hatırlatarak başlıyor.

"Erdoğan hakkında kim ne düşünürse düşünsün, korkusuzluğunun herkes tarafından takdir edilmesi gerek" diyen Financial Times, Erdoğan'ın son 14 yılda ordu, hukuk sistemi, basın ve teknokratlar üzerinde kurduğu hakimiyetle AKP'yi birçok Türk için devletle eş anlamlı hale getirdiğini belirtiyor.

Ama Financial Times'a göre elinde topladığı bu güç Erdoğan için yeterli değil:
"Erdoğan'ın şu an için tek önceliği, kendi tek adam yönetimini meşru kılacak olan başkanlık sistemini kabul ettirmek. Bu uğurda Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu bile görevi bırakmaya zorladı. Az da olsa bağımsız hareket etme cüretini göstermiş olan Davutoğlu'nun yerine, bu haftasonu yapılacak olan Ak Parti kongresinde daha uysal ve 'düşük profilli' bir isim getirilecek."

Gazete başbakan değişikliğinin, Erdoğan'ın anayasada istediği değişiklikleri yapmasına yardımcı olabileceğini belirtiyor.

'Erdoğan'ın hakimiyetinin zararlı etkileri ortada'

Ancak Financial Times'a göre Erdoğan'ın bu tahakkümünün Türkiye'ye zarar veren etkileri bulunuyor. Gazete bunları Kürtlerle çatışmanın yeniden alevlenmesi, ekonominin risk altında olması ve Avrupa değerlerinden uzaklaşma olarak sıralıyor:

"Cumhurbaşkanı, Kürtlerle barış şansını, seçimi kazanabilmek için feda etti. HDP'nin geçen yazki yükselişinin karşısında milliyetçiliği kullanarak içten içe yanan ateşi yeniden körükledi. [...] Kürler bir zamanlar daha fazla siyasi ve kültürel özerklik için anayasa değişimini bir şans olarak görüyordu. Şimdi süreçten tamamen dışlanırlarsa, şiddete alternatif bulmakta zorlanırlar".

Gazete Türkiye'nin ekonomisinin de risk altında olduğu değerlendirmesinde bulunuyor. "Aralıksız süren seçim propagandası, yapısal reformları durdurdu" diyen gazete, kabinede ekonomiden sorumlu isimlerin değiştirilebileceğini ve yeni Merkez Bankası Başkanı'na faizleri düşürmesi için baskı yapılabileceğini belirtiyor.

'AB'nin bu kabullenişi tehlikeli'

Financial Times, şu an Erdoğan'ı kontrol edebilecek hiçbir güç olmadığını belirtiyor ve Erdoğan'ın Batılı değerleri açıkça hiçe saymasına rağmen, Avrupa Birliği'nin göçmen anlaşması nedeniyle Türkiye ile anlaşmazlığa düşmek istemediği için tepki gösteremediği yorumunu yapıyor:

"Bu kabulleniş tehlikeli. Türkiye'nin uzun dönemli sosyal ve ekonomik istikrarı, Avrupa Birliği'nin çok büyük çıkarına... AB liderleri, Erdoğan'ın otokrat heveslerine sonsuza kadar razı olmayacaklarını belli etmeli. Zaten kırılgan olan göçmen anlaşmasını yırtıp bir kenara atamazlar ama Erdoğan'ın bu davranışlarının AB üyeliği süreciyle uyuşmadığını açıkça söylemeliler."

Yazı Erdoğan'ın başbakanlığının ilk yıllarında, çatışma ve ekonomik krizlerle dolu 90'lı yılların geride bırakılmasında çok etkili olduğu, ancak şu an sınırsız güç için her şeyi ikinci plana atarak, Türkiye'yi o günlere geri dönme riskine attığı yorumuyla son buluyor.

Pakistan'da kız çocuğu köyün ileri gelenlerinin kararıyla öldürüldü


Pakistan'da okul arkadaşının sevgilisiyle kaçmasına yardım ettiği söylenen 16 yaşındaki bir kız çocuğunun, köyün ileri gelenlerinin kararıyla öldürüldüğü açıklandı.

Polis, evinden kaçırılan genç kızın öldürüldükten sonra bir araca konulduğu ve daha sonra aracın ateşe verildiğini belirtti.

Abbotabad kenti yakınlarında meydana gelen olay sonrası güvenlik görevlileri kızın annesi ile köy meclisi başkanının da aralarında olduğu 13 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Pakistan'da yayımlanan Dawn gazetesinin haberine göre tutuklamalar köyün ileri gelenlerinden oluşan ve Makol adı verilen mecliste alınan kararlar göz önüne alınarak yapıldı.

Polise göre 15 üyeli heyet, Amber adlı kızın, arkadaşının istediği kişiyle evlenmesine yardım ettiği için öldürülmesine, sonra da yakılmasına karar verdi.

Amber kaçırıldı, uyuşturuldu, öldürüldü, bir kamyonetin arkasına konuldu ve kamyonet ateşe verildi.

Binden fazla kadın 'namus cinayeti' kurbanı

Bazı haberlere göreyse Amber araç ateşe verildiğinde hala canlıydı.

Amber'in cesedini bulup morga götüren bir yerel yetkili "Olay yerinde yan yana park etmiş, yanmış halde üç araç bulduk. Birinde ceset vardı. Önce tanıyamadık. Sonra cesedin kollarında birkaç bilezik gördük ve bir kadın olduğunu anladık" dedi.

Amber'in yardım ettiği arkadaşı ile erkek arkadaşının evlendiği ve açıklanmayan bir yerde yaşadığı belirtildi.

Pakistan'ın bağımsız İnsan Hakları Komisyonu'nun raporuna göre ülkede geçen yıl neredeyse 1100 kadın 'namus cinayetlerine' kurban gitti.

Şubat ayında ülkenin en büyük eyaleti olan Pencap'ta kadına şiddetin tüm şekillerini suç sayan bir yasa kabul edilmişti.

Arama motorlarının "mahrem" arama yapma özelliği


İnternetin en büyük arama motoru Google'da saniyede 2,3 milyon arama yapılıyor.

Google ve rakibi arama motorlarının "gizli" ya da "mahrem" arama yapma özellikleri olsa da, çoğu kişi bu özelliğin varlığından habersiz.

2012'de Google'ın yaptırdığı bir araştırmaya göre kullanıcıların neredeyse yarısı böyle arama yapabileceklerini bilmiyor.

Ancak uzmanlara Google'da bu özelliği kullanmak çok da önemli bir fark yaratmıyor. Bu şekilde yaptığınız aramalar ve ziyaret ettiğiniz sayfalar sadece bilgisayarınıza kaydedilmiyor. Peki ya bir siteye girdiğinize otomatik olarak paylaştığınız IP adresi gibi bilgiler?

Ayrıca internet hizmeti aldığınız şirketin serverlarında takip edilebilecek izleriniz?
İnternette iz bırakmadan kullanabileceğiniz bazı arama şöyle;

DuckDuckGo

DuckDuckGo'nun mahrem arama yapmak isteyenler arasında iyi bir şöhreti var.

Sitenin başlıca taahhüdü serverlarında kullanıcılarla ilgili herhangi bir bilgiyi toplayıp saklamamak.

Bir diğeriyse ziyaret ettiğiniz sitelerin de normalde otomatik olarak toplanan bilgileri almasına izin vermemesi.

Sitede bu durum "Arama motorumuza tıkladığınızda bu isteği yeniden yönlendiriyoruz ve arama terimlerinizi diğer sitelere göndermiyoruz. Böylece diğer siteler ziyaret ettiğinizi biliyor ama hangi arama sözcükleriyle sitelerine girdiğinizi bilemiyorlar" denerek açıklanıyor.

Ixquick

Ixquick aslında Google ve Yahoo gibi arama motoru devlerine aracı oluyor ve araya girerek mahremiyet sağladığını söylüyor.

Ixquick sayesinde arama yapan kullanıcı isimsiz kalıyor ve bu arada IP adreslerini kaydetmiyor.

Ixquick'in sitesinde 'mahremiyet sorununa tek gerçek çözüm kaydedilse de edilmese de çabucak silmek" deniyor.

MetaGer

MetaGer Alman sivil toplum kuruluşu Bilgiye Özgür Erişim ve Hanover Üniversitesi'nin yaptığı işbirliğin sonucu.

MetaGer'in çalışma prensibi Ixquick ile aynı. Diğer arama motorlarına aramaları şifreyelerek aracılık yapıyor.

Yippy

Bu arama motoru porno ve kumar gibi yetişkinlere yönelik içeriği önleyerek çocuklar ve gençlerin korunması için kuruldu.

Sitede "Kullanıcılarımıza mümkün olan en güvenli ortamı sağladığımız için hiç bir şeyin kaydını tutmamıza gerek yok" deniyor.

Ancak bu sadece ABD'deki kullanıcılar için geçerli.

Zika virüsü bu yaz Avrupa’ya ulaşabilir


Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Zika virüsünün bu yaz Avrupa’ya ulaşabileceğini fakat salgın riskinin düşük veya orta seviyede olduğu söyledi.

Riskin en yüksek olduğu bölgelerin Aedes sineklerinin virüsü yayabileceği yerler olduğu söylendi. Buna göre Rusya’nın Karadeniz kıyıları, Gürcistan ve Madeira adası risk altında.

Daha yüksek riske sahip olan ülkeler ise Fransa, İspanya, İtalya ve Yunanistan.

AB konu hakkında seyahat önerisinde bulunmadı.

WHO, ülkelere sineklerin üreyebileceği bölgeleri ortadan kaldırmaları için çağrıda bulundu. Ayrıca özellikle hamile kadınların hastalığın potansiyel riskleriyle ilgili bilgilendirilmesini önerdi.

Ajansa göre virüsten etkilenebilecek çoğu ülke yeni vakaları çabuk fark edebilecek ve durumu kontrol altına alabilecek durumda fakat bazı ülkelerin virüsü teşhis etmek konusunda gelişim sağlaması gerekiyor.

Virüs bebeklerin beyninde hasar yaratıyor

Zika virüsünün bebeklerde beyin hasarına yol açtığı ve salgının başlamasından bu yana 50'den fazla ülkede görüldüğü belirtiliyor.

WHO'nun uzmanları virüsü taşıyan Aedes sineklerinin aktifleşmesiyle, virüsün bahar ve yaz aylarında yaygınlaşma riski taşıdığını söylüyor.

Rapora göre 18 ülke orta seviyede bir risk taşıyor. WHO’nun doktoru Dr. Zsuzsanna Jakab, “Büyük bir Zika salgınını önlemek için yüksek seviye risk taşıyan ülkeleri, ulusal kapasitelerini yükseltmeye ve virüsle savaşacak aktivitelere öncelik vermeye çağırıyoruz” dedi.

Rapora göre, salgının derecesini ölçmek için ülkelerde Aedes sineklerinin varlığı, iklim ve ülkelerin Zika virüsünü durdurabilecek kapasiteye sahip olup olmadığı gibi faktörler dikkate alınıyor.

Sosyal medya hafızayı zayıflatıyor


Gün geçtikçe hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelen sosyal medya, hafızayı zayıflatıyor.

Gün geçtikçe hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelen sosyal medya, dünyayı parmaklarımızın ucuyla takip etme imkanı sağlıyor ama öte yandan vücut sağlığı açısından olumsuzluklara da yol açıyor.

Cornell Üniversitesi ve Beijing Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü bir araştırmanın bulgularına göre; sosyal medya üzerinde paylaşılmış bilgiyi hemen geri paylaşmak (retweet) bilişsel aşırı yüklenmeye sebep oluyor. Bu da insanın gördüklerini öğrenmesini ve aklında tutmasını zorlaştırıyor.

Araştırma ekibinden Prof Qi Wang’a göre; birçok insan artık orijinal fikirleri paylaşmıyor. Yalnızca bir şey görüyor ve arkadaşlarına duyuruyor.

Computers in Human Behavior dergisinde yayımlanan araştırmanın bulguları, retweet yapmanın öğrenme yeteneğini ve hafızayı zayıflatabileceğine işaret ediyor.

Çin'deki Beijing Üniversitesinde yapılan araştırmada iki gruba ayrılan öğrencilerden birinci gruba, Twitter eşleniği Weibo üzerinden okudukları mesajları isterlerse paylaşıp istemezlerse de paylaşmadan bir sonraki mesaja geçmeleri istendi.

İkinci gruba ise mesajları yalnızca okumaları ve paylaşmamaları söylendi. Ardından öğrencilere, bir test verildi.

Sonuçlarda; mesajları hemen paylaşmayı seçen öğrencilerin bu teste verdikleri yanlış cevap sayısı, aynı mesajları okuyan fakat paylaşma seçeneği olmayanlara göre iki kat daha fazla çıktı.

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Japonya, Tokyo 2020 iddialarını araştıracak


Japonya Olimpiyat Komitesi, 2020 Olimpiyatları'nın Tokyo'da yapılabilmesi İstanbul'un da mücadele ettiği yarışta yaklaşık 2 milyon dolar rüşvet verildiği iddialarını araştıracağını açıkladı.

Tokyo, 2013 yazında yapılan yarışta İstanbul ve Madrid'e karşı üstünlük sağlamış, 2020 Olimpiyatları'na ev sahipliği yapmaya hak kazanmıştı.

Fransa'da savcılar, iddialarla ilgili hali hazırda bir soruşturma yürütüyor.

Guardian gündeme getirdi

İddialar ilk olarak İngiliz Guardian gazetesi tarafından geçen hafta gündeme getirilmişti.

Yaklaşık 2 milyon doların, rüşvet skandalı sonrası istifa eden eski Uluslararası Atletizm Federasyonu Başkanı (IAAF) Lamine Diack'ın oğlu Papa Massata Diack ile bağlantılı bir hesaba aktarıldığı iddia ediliyor.

Lamine Diack daha önce rüşvet karşılığında Rus atletlerin müsabakalarda doping yapmasına göz yumduğunu itiraf etmişti.

1999-2013 yılları arasında IOC üyesi de olan Diack, 2014'te onursal üye yapılmış, 1 milyon Euro'dan fazla rüşvet aldığını kabul etmesinin ardından Kasım ayında istifa etmişti.

Hakkında birçok suçlama olan Papa Massata Diack ise geçmişte danışman olarak IAAF'e işe alınmıştı.

Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'nın (WADA) görevlendirdiği bağımsız komisyonun hazırladığı raporda, Lamine Diack'ın oğulları Papa Massata Diack ve Khalil Diack'ın, doping yaptığı gerekçesiyle 8 yıl müsabakalardan men cezası alan 2012 Londra Olimpiyatları şampiyonu Aslı Çakır Alptekin'den, test sonuçlarının üstünü örtmek için önce 650 bin, sonra da 350 bin euro rüşvet istedikleri de belirtilmişti.

Papa Massata Diack'ın ödemenin yapıldığı hesabın ait olduğu Black Tidings şirketinin sahibi Singapurlu Ian Tang Hong Han'la bağlantılı olduğu belirtiliyor.

İstanbul ikinci olmuştu

Guardian'ın haberi ardından Tokyo 2020 Organizasyon Komitesi ilk açıklamasında, suçlamalardan haberi olmadığını belirtmişti.

Ancak daha sonra Komite, suçlamaların araştırılmasına karar verdi.

Konuyla ilgili Palamentoda milletvekilleri tarafından sorgulanan Komite Başkanı Tsunekazu Takeda, "Bir soruşturma ekibinin kurulup çalışmaya başlamasına karar verdik. Ekipte dışarıdan avukatlar da yer alacak. Ekip, danışmanların sözleşmesinde yasadışılık olup olmayacağını inceleyecek" dedi.

2013'te Arjantin'de yapılan oylama şöyle sonuçlanmıştı:

1. tur
Tokyo: 42
İstanbul: 26
Madrid: 26

Ekstra oylama
İstanbul: 49
Madrid: 45

Final oylaması
Tokyo: 60
İstanbul: 36

Nokia piyasaya geri dönüyor


Finlandiya'nın yakın tarihteki en başarılı markası Nokia, cep telefonu ve tablet piyasasına Android işletim sistemiyle geri dönüyor.

1990'ların sonu ve 2000'lerin başında birbirinden popüler modelleriyle cep telefonu piyasasına yön veren Finlandiya'nın lokomotif şirketi Nokia, Çinli şirket HMD Global çatısı altında yeniden piyasaya dönmeye hazırlanıyor.

Şirketten yapılan açıklamaya göre yeni telefon ve tabletler Nokia markasıyla ve Android işletim sistemi yüklü olarak tüm dünyada piyasaya sürülecek.

Samsung ve Apple ile baş edemeyince şirket değeri giderek düşen Nokia, 2011 yılında Microsoft şirketiyle anlaşarak sadece Windows Phone işletim sistemi içeren Lumia cihazlar üretmeye başlamıştı. İki yıl sonra teknoloji devi Microsoft, Nokia'yı 7 milyar dolara satın aldığını açıklamış, 25 Nisan 2014'te şirketin birleşimi tamamlanmıştı.

Bu tarihten sonra Windows Mobile bünyesinde faaliyet gösteren ve daha ziyade telekomünikasyon altyapısı ve network cihazlarını geliştirmeye odaklanan Nokia, 2016 Ocak ayında bir başka eski cep telefonu devini, Fransa'nın Alcatel firmasını bünyesine kattı.

HMD Global şirketinin bünyesindeki Foxconn, Microsoft'tan Nokia'nın isim haklarını, giriş seviyesi ürünlerini ve Vietnam'daki fabrikasını kullanma hakkını 350 milyon dolar karşılığında satın aldı. Şirket birleşimi bu yılın ikinci yarısı tamamlanacak. Çinli şirket, markaya ilk etapta 500 milyon dolar yatırım yapmayı planlıyor.

Bir zamanların bir numaralı cep telefonu üreticisi, telekomünikasyon sektörüne öncülük ederek bugün kullandığımız LTE de dahil birçok teknolojiyi dünyaya kazandırdı. Kuzey Avrupa ülkesi Finlandiya'nın en başarılı markası olan Nokia, 1865 yılında kuruldu.

Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na tazminat davası


Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu hakkında, grup toplantısında kullandığı ifadeler nedeniyle 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, 17 Mayıs Salı günü grup toplantısında kullandığı ifadeler nedeniyle 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatları Hüseyin Aydın ve Tuğba Sağlam Eker'in Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verdiği dava dilekçesinde, Kılıçdaroğlu'nun, partisinin 17 Mayıs 2016'daki TBMM grup toplantısındaki konuşmasında, Erdoğan'ın "şahsiyet haklarına saldırı kastıyla fevkalade ağır hakarette bulunduğu" ifade edildi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında, "Erdoğan'ın onur ve saygınlığına yönelik ifadeler" sarf ettiği belirtilen dilekçede, Kılıçdaroğlu'nun sözlerine yer verildi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, "TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmasındaki "çirkin tavrını ve Erdoğan'a hakaret etmeyi sürdürdüğü" belirtilen dilekçede, davalının bu ifadeleri nedeniyle eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı savunuldu.
Dilekçede, şu ifadelere yer verildi:

"Öncelikle şu hususu vurgulamak gerekir ki davalının, yukarıda özetlenen açıklamaları, her türlü insani ve ahlâki değerden yoksun, Türk siyasetinde emsali olmayan seviyesiz ve düzeysiz açıklamalardır. Davalı her defasında bir önceki seviyesiz ve düzeysiz açıklamalarına yenilerini ekleyerek üslûbunu çirkinleştirmektedir. Davalı marazi bir şekilde Cumhurbaşkanı'na hakaret etmeyi itiyat haline getirmiştir. Davalının açıklamalarının akıl, mantık ve vicdan ölçeğinde bir izahı da bulunmamaktadır. Davalının muvazenesini yitirdiği hususunda artık tereddüt bulunmamaktadır."

"Kimin terörü desteklediği, kimin yardım yataklık ettiği, kimin kanla beslendiği, kimin namus ve şeref yoksunu olduğu, kimin malı götürdüğü, kimin pislik yaptığı hususunda söylenecek çok söz olmakla birlikte, bu minvalde yapılacak açıklamaların davalının düzeysiz ve seviyesiz açıklamalarına az da olsa bir değer atfetmek anlamına geleceğinden bu çerçeveye bu aşamada girilmeyecektir" denilen dilekçede, söz konusu tartışmaların milletin önünde yaşandığı vurgulandı. Dilekçede, "Milletimiz engin irfanıyla, teröre gerçekten yardım edenleri, yolsuzluk yapanları, kandan beslenenleri, namus ve şeref yoksunu olanları ayırt edebilmekte ve her seçimde cezalandırmaktadır" denilerek, Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilip hukuken mazur görülmesinin mümkün olmadığı belirtildi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Kan dökmeden başkanlığı getiremezsin" sözünü grup toplantısında aynen tekrarlamış, "Böyle bir demokrasiyi bizim bedenimizi çiğnemeden hayata geçiremezsin. Nokta" demişti.

Kılıçdaroğlu, sözlerine tepki gösteren Erdoğan'a sert sözlerle yanıt vermişti.

Reklam Alanı

Metaltailaco

[Featured][recentbylabel2]

Rock & Metal

[Featuredl][recentbylabel2]
Bildirim
Bildirim özelliği güncelleme aşamasındadır.
Tamam